Pages in topic: [1 2] > | Off topic: Sosyal sorumluluk projeleri: Herkesin yapabileceği bir şeyler vardır 投稿者: Adnan Özdemir
|
Yeri geldiğinde anlatıyorum ya buralarda "sepet dolusu avrolar" filan kazandığımı... Türkiye'de yaşayıp da hayatının en az bir döneminde sıkıntı çekmemiş insan yok denecek kadar azdır herhalde. Ama işte insanız, çiğ süt emmişiz ya bebekliğimizde...
Evimin kapısı ahşap, değiştirme gereği duymadım, eskiden bordo-maviye boyamıştım öylece duruyor, hem çelik kapıya boya vurulmuyor. Dursun varsın. Anlatıyorum ya komşularım evlerini yenileme yarı�... See more Yeri geldiğinde anlatıyorum ya buralarda "sepet dolusu avrolar" filan kazandığımı... Türkiye'de yaşayıp da hayatının en az bir döneminde sıkıntı çekmemiş insan yok denecek kadar azdır herhalde. Ama işte insanız, çiğ süt emmişiz ya bebekliğimizde...
Evimin kapısı ahşap, değiştirme gereği duymadım, eskiden bordo-maviye boyamıştım öylece duruyor, hem çelik kapıya boya vurulmuyor. Dursun varsın. Anlatıyorum ya komşularım evlerini yenileme yarışında diye. Doğal gaza da henüz geçmedim.
Eskiden beri elimden geldiğince kendi çapımda, sosyal sorumluluk projelerinde katkı vermeye çalışıyorum.
10-15 kediye her gün yemek vermek gibi. İhtiyaç sahibi komşumun üniversiteli çocuğuna küçük bir burs vermek gibi. Motorlu bıçkı var ambarda duran bir tane, onunla yaşlıların kışlık odunlarını biçmek gibi.
Hayır işlerine gönüllü çeviri yapan arkadaşlarımızın olduğunu da görüyorum.
Doğa projelerine katılanlar da var.
Görünce rahatsız olabileceğimiz şeyleri görmezden gelmeyelim arkadaşlar. Görelim.
Çapımıza göre bazı şeyleri insanlık için, doğa için, hayvanlar için paylaşalım.
"Dünya malı dünyada kalır" demişler. ▲ Collapse | | | ATIL KAYHAN トルコ Local time: 06:56 2007に入会 トルコ語 から 英語 + ... Kesinlikle Katiliyorum | Mar 10, 2016 |
Ben ProZ Türkçe forumuna ücretsiz aboneyim. Eger herhangi bir mesaja yanit yazmassam bu aboneligim düsüyor. Tekrar abone olabilmek için de agzimla kus tutmami istiyorlar. Bu beceriye sahip olmadigimdan iyisi mi yazayim dedim.
Kapi meselesine gelince, benim evimin kapisi da ahsaptir. Ben de evde tahribat yapmamak için çelik kapi yapmadim. Allah degistirtmesin. Ahsap dogal bir malzemedir. Eger kaliteli bir ahsap kapi bulursaniz bence çelik kapiya tas çikartir.
<... See more Ben ProZ Türkçe forumuna ücretsiz aboneyim. Eger herhangi bir mesaja yanit yazmassam bu aboneligim düsüyor. Tekrar abone olabilmek için de agzimla kus tutmami istiyorlar. Bu beceriye sahip olmadigimdan iyisi mi yazayim dedim.
Kapi meselesine gelince, benim evimin kapisi da ahsaptir. Ben de evde tahribat yapmamak için çelik kapi yapmadim. Allah degistirtmesin. Ahsap dogal bir malzemedir. Eger kaliteli bir ahsap kapi bulursaniz bence çelik kapiya tas çikartir.
Ben senelerdir kendi seçtigim bir düzine kadar STK'ya karinca kaderince bagis yapmaya gayret ediyorum. Bunlarin tamamini saymak istemiyorum ama içlerinde AKUT, IHH, KIZILAY, TEMA gibi STK'lar var. Hatta bunlari bir MS Word dosyasinda hazirladigim bir tablo ile takip ediyorum. Bu bagislari tabii her sene online yapiyorum.
Ben 10 sene kadar ABD'de yasadim. Orada hemen her vatandas kendi seçtigi NGO'lara istedigi miktarda bagis yapar. Ancak, arada bence önemli bir fark var. ABD'de bir vatandasin yaptigi tüm bagislar "tax deductible" yani vergiden düsülür. Bu insanlari bagis yapmaya özendirmek için kurulmus bir sistemdir. Bence Türkiye'de de bagislar vergiden düsülür olmalidir. Ama maalesef bizim vatandaslarimiz bu bilince sahip olmadigindan dolayi bu konuda bir adim atilamiyor. Allah kimseyi cahil yapmasin.
Kedi konusuna gelince, benim bir alt komsum kedilere mama ve su veriyor. Bu nedenle bazen kediler benim kapimin önüne de geliyorlar. Saniyorlar ki ben de aynisini verecegim. Ancak, ben kedileri hiç sevmem. Birakin mama vermeyi, bazen onlari kovuyorum bile.
Gönüllü çeviri hiç yapmadim. Ancak bir iki defasinda çeviri ücretimi alamadigim oldu. Belki bunu da hayir isi olarak degerlendirmek gerekir, bilmiyorum.
Sosyal sorumluluk projelerinde bence önemli olan kendinizi iyi hissetmenizi saglamalaridir. Zaten aksi olursa bir katkida bulunmazsiniz. Bu nedenle bazen bu tür projelere "feel-good projects" de derler. ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:56 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:56 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER Çelik kapı, ev yenileme filan deyince... | Mar 12, 2016 |
--Alıntıdır--
====================================
Çelik kapı ve asma tavan depremde büyük tehlike
=====================================
Van'ı ve Erciş'i vuran deprem sonrasında bölgeye giderek incelemeler yapan Prof. Dr. Ercan, özellikle Erciş bölgesindeki yıkılan binaların durumlarıyla ilgili bilgiler aktardı
Erciş'te kurtarma çalışması yapan ekiplerle konuştuğunda yeni bilgiler öğrendiğini dile getiren İTÜ Öğretim Ü... See more --Alıntıdır--
====================================
Çelik kapı ve asma tavan depremde büyük tehlike
=====================================
Van'ı ve Erciş'i vuran deprem sonrasında bölgeye giderek incelemeler yapan Prof. Dr. Ercan, özellikle Erciş bölgesindeki yıkılan binaların durumlarıyla ilgili bilgiler aktardı
Erciş'te kurtarma çalışması yapan ekiplerle konuştuğunda yeni bilgiler öğrendiğini dile getiren İTÜ Öğretim Üyesi Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Ahmet Ercan, "Erciş'te kayıtsız şartsız altında fırın olan her ev çökmüş. Ölümlerin yüzde 46'sı duvar çökmeleri ve asma tavanlar yüzünden olmuş. Yine çelik kapı geleneği nedeniyle insanlar evlerinden kaçamadıkları için hayatlarını kaybetmiş" dedi.
Konutların altında ekmek, simit, lahmacun, pide fırını ya da kebap salonlarının büyük tehlike oluşturduğuna dikkat çeken Ercan, şöyle devam etti: "Bu fırınların ısı yalıtımı yapılmazsa ki yapılmıyor fırınlardaki yüksek ısı taşıyıcı donatıları pişiriyor ve dayanım gücünü düşürüyor. Deprem sırasında duvarların ufalanmasına neden oluyor. Betonla donatımın yapışkanlığını sıfırlıyor. Çünkü beton içindeki donatıya yapışır yüksek ısıda bu gerçekleşmiyor. Deprem vurduğu zaman da taşıyıcı toz duman oluyor. Bu tozları görmemizin nedeni de bu."
Çelik kapılar açılmıyor
Kurtarma ekipleriyle görüştüğünde başka bir bilgi daha öğrendiğini dile getiren Ercan, şu uyarılarda bulundu: "Onlara insanların en çok nerelerde yaşamlarını yitirdiklerini sorduğumda merdivenler yanıtı vermelerini bekliyordum ama bana ölüleri en çok konutların iç kapılarında bulduklarını söylediler. Bölgede bir çelik kapı adeti var ve hemen hemen bütün evlerde çelik kapı takılı. Ama depremde bu çelik kapılar yamuluyor ve açılmıyor. Eğer insanların kaçmak için bir fırsatı varsa da kapıları açamadıkları için kaçamıyorlar. Ayrıca ev içinde oda kapılarını kilitlemeyin çünkü bunlar da açılmıyor. Asma kat yumuşak dikme etkisi yaratır mühendislikte. Ama ne yazık ki Türkiye'de çok yaygın. Depremde duvarların taşıyıcı özelliği yüzde 15'dir. Eğer bu desteklenmezse yıkılır ve nitekim bir çok ölüm de asma katlardan dolayı olmuş."
Adım başı fırınlı apartman
Ercan'ın uyarılarına rağmen İstanbul'da pek çok binanın altında fırın bulunuyor. Zeytinburnu ve Bağcılar'da altında fırın bulunan pek çok apartman olası bir deprem anında yaşanacak felaketin habercisi gibi duruyor. Aynı şekilde hırsızlardan korunmak için yaptırdığımız çelik kapılar da neredeyse pek çok evde kullanılıyor.
-------
Kaynak: http://www.haberekspres.com.tr/celik-kapi-ve-asma-tavan-depremde-buyuk-tehlike-h24043.html
[Edited at 2016-03-12 14:00 GMT] ▲ Collapse | |
|
|
ATIL KAYHAN トルコ Local time: 06:56 2007に入会 トルコ語 から 英語 + ... Dogal Afetler ve Güvenlik | Mar 12, 2016 |
Adnan Özdemir wrote:
====================================
Çelik kapı ve asma tavan depremde büyük tehlike
=====================================
Çelik kapılar açılmıyor
Kurtarma ekipleriyle görüştüğünde başka bir bilgi daha öğrendiğini dile getiren Ercan, şu uyarılarda bulundu: "Onlara insanların en çok nerelerde yaşamlarını yitirdiklerini sorduğumda merdivenler yanıtı vermelerini bekliyordum ama bana ölüleri en çok konutların iç kapılarında bulduklarını söylediler. Bölgede bir çelik kapı adeti var ve hemen hemen bütün evlerde çelik kapı takılı. Ama depremde bu çelik kapılar yamuluyor ve açılmıyor. Eğer insanların kaçmak için bir fırsatı varsa da kapıları açamadıkları için kaçamıyorlar. Ayrıca ev içinde oda kapılarını kilitlemeyin çünkü bunlar da açılmıyor. Asma kat yumuşak dikme etkisi yaratır mühendislikte. Ama ne yazık ki Türkiye'de çok yaygın. Depremde duvarların taşıyıcı özelliği yüzde 15'dir. Eğer bu desteklenmezse yıkılır ve nitekim bir çok ölüm de asma katlardan dolayı olmuş."
Benim toplumumuzda gözlemleyebildigim bir nokta var. Yaniliyorsam lütfen beni düzeltin. Halkimizin inanilmaz bir taklit etme meraki vardir. Falanca komsum balkonunu kapatti, aman biz de kapatalim. Kapilarini çelik yapmislar, biz de çelik kapi yapalim. Pancur yapmislar, biz de yapalim. Örnekler tabii ki çogaltilabilir. Burada bence önemli olan, kendi seçimlerini degil de BASKALARININ seçimlerini uygulamaktir.
Muhtemelen aramizda psikolog olanlar vardir. Ben onlara bir sormak isterim. Neden bazi insanlar kendi seçimlerini uygulamak yerine baskalarini taklit etmek ister?
Ben sadece bir mühendisim, gerçi kendini gelistirmis bir mühendisim. Bana öyle geliyor ki yukarida verdigim örneklerde baskalarini taklit eden insanlar aslinda pek kendilerine güveni olmayan kisilerdir. Tabii ki yanilabilirim ama bence kendine güveni olmayanlar baskalarini taklit etmekten çekinmez. Baskalarini taklit ettiklerinde kendilerini "güvende" hisseder. Öte yandan, kendine güveni olan insanlar orijinal olmaktan çekinmez. Baskalarinin degil sadece kendi seçimlerini uygular. Mantikli geliyor mu?
Her neyse... Çelik kapi konusuna dönersek, bu kapilar rijid metal bir çerçevenin içine yine rijid metal bir kapinin girmesi ile üretilirler. Metal çerçeve ile metal kapi arasindaki bosluk minimaldir. Eger herhangi bir nedenle distaki metal çerçeve yamulursa (bir depremde kolaylikla olabilecegi gibi) içinde bulunan metal kapi çerçevenin içinde sikisip kalir. Bu durumda kapinin insan gücü ile açilabilmesi olanaksiz olabilir çünkü metal saci insan gücü ile esnetemezsiniz. Bu isin biraz teknik tarafi.
Çelik kapi bir yangin oldugunda daha avantajli olabilir çünkü yangini diger tarafa pek geçirmez. Evinizin disinda bir yangin çikarsa çelik kapi sizi korur. Bir de sanirim sesi daha iyi izole eder.
Sakin bu yazdiklarimi okuduktan sonra, evlerinde çelik kapi sahibi olanlar panik olmasin. Çelik kapi üreticilerinin halki bilinçlendirmesi gerekirken bu yazdigim gerçekleri saklayanlar kendileridir. Halbuki "güvenlik" bu yasamdaki en önemli kriterlerden birisidir. Eger Adnan bey çelik kapi ile ilgili bu gerçekleri paylasmasa idi nereden bilebilirdik ki. Gerçegi söylemek gerekirse ben de su ana kadar realize etmemistim. Bir mühendis olmanin verdigi teknik bilgi ve deneyim sayesinde konuyu gayet iyi kavradigimi düsünüyorum. Tesekkürler Adnan bey. | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:56 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER Gerçek zenginliğin.. | Mar 13, 2016 |
Bir zamanlar deprem sonrasında Van Belediye Başkanının da dediği gibi gerçek zenginliğin mal, mülk, süslü yaşam, lüks evler olmadığını işte ben o depremde öğrendim. Komutanlarca yurt dışından gelen cankurtaran ekiplerine yardım etmekle görevlendirildiğimde gördüklerim hala düşlerime giriyor...
Gerçek zenginliğin rahat nefes alabilmek, can korkusu olmadan yaşayabilmek, azla yetinebilmek, hiç tanımadığın birilerine yardımcı olabilmek olduğunu..... See more Bir zamanlar deprem sonrasında Van Belediye Başkanının da dediği gibi gerçek zenginliğin mal, mülk, süslü yaşam, lüks evler olmadığını işte ben o depremde öğrendim. Komutanlarca yurt dışından gelen cankurtaran ekiplerine yardım etmekle görevlendirildiğimde gördüklerim hala düşlerime giriyor...
Gerçek zenginliğin rahat nefes alabilmek, can korkusu olmadan yaşayabilmek, azla yetinebilmek, hiç tanımadığın birilerine yardımcı olabilmek olduğunu... görmüştüm. Öğrendiklerimden, elimden geldiğince sapmamaya çalışıyorum. ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:56 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER Güvercinlere ağ ve "barış içinde bir arada yaşama" | May 24, 2016 |
Üç bloklu, şehrin en eski apartıman yerleşimlerinden birinde oturuyorum. Eskiden, kömürlü çağda herkes birer kömürlük yapmış aşağıya "gecekondu" tarzında. Bu, kediler için iyi bir şey; barınma alanları yeterince geniş.
Geçenlerde güvercinsever bir yurttaşımız yan apartmana taşındı; güvercinlerinden de ayrılamaz doğal olarak. İzledim, izledim; akşamları iş çıkışında güvercinlerini toplar oğluyla birlikte yemler ve severdi. Ancak bir "avc�... See more Üç bloklu, şehrin en eski apartıman yerleşimlerinden birinde oturuyorum. Eskiden, kömürlü çağda herkes birer kömürlük yapmış aşağıya "gecekondu" tarzında. Bu, kediler için iyi bir şey; barınma alanları yeterince geniş.
Geçenlerde güvercinsever bir yurttaşımız yan apartmana taşındı; güvercinlerinden de ayrılamaz doğal olarak. İzledim, izledim; akşamları iş çıkışında güvercinlerini toplar oğluyla birlikte yemler ve severdi. Ancak bir "avcı" korkusu vardı. Kedileri, duvarları sopalayarak filan korkutuyordu canlarını güvenle sevebilmek için...
Babam kanarya hastasıydı. Oradan biliyorum, güvercin sevgisi de bir "hastalık". Ne yapılabilir diye düşündüm. En iyisi ağ germekti. Yeni komşuma çareyi çıtlattım ama garibim "araştırıyorum ağbi daha" dedi, dedi... Anladım ki bu işi ben üstlensem iyi olacak. Ölçüleri aldım, gittim çadırcıya; böyle böyle bir sistem kuracağım dikiver şunu dedim. Ana malzeme olarak da yöremizde elma ağaçlarında baharın dolu vurmasın diye kullanılan ağ türünü seçtim.
Ağları yerine emmioğlumla birlikte taktık, komşunun güvercin hastası yumurcağı da bize yardım etti...
Herkes rahatladı... Güvercinler ve kediler barış içinde bir arada yaşayabiliyor artık...
[Edited at 2016-05-24 14:22 GMT] ▲ Collapse | | | Neyse ki tanımaktan gurur duydugum | May 25, 2016 |
birçok kıymetli tercüman meslektaşım olanağı olmayanlara burs vermekte. Zaten bir insanın veren el olması için aslında beleş değil bilakis zor yoldan ve alın teri dökerek para kazanması gerekiyor. Ayrıca büyük şehirlerde oturanların Suriyeli miniklere harçlık dağıtma şansı var. Muhtardan ya da çevreden bilgi alıp haftalık rutin bazda yemekler verebilirsiniz. Toplu yemeklerde güzel bir yemeğin maliyeti 4-5 TL'yi geçmez. Haftada en az 70-80 kişiye bile yemek vere... See more birçok kıymetli tercüman meslektaşım olanağı olmayanlara burs vermekte. Zaten bir insanın veren el olması için aslında beleş değil bilakis zor yoldan ve alın teri dökerek para kazanması gerekiyor. Ayrıca büyük şehirlerde oturanların Suriyeli miniklere harçlık dağıtma şansı var. Muhtardan ya da çevreden bilgi alıp haftalık rutin bazda yemekler verebilirsiniz. Toplu yemeklerde güzel bir yemeğin maliyeti 4-5 TL'yi geçmez. Haftada en az 70-80 kişiye bile yemek verebilirsiniz. Bütün bu harcamaları yaparken ilginç bir şekilde gelirinizin ve birikimizin eksilmek bir yana birkaç misli arttığına da şahit olacaksınız. Bu kadar da basit yani...
[Edited at 2016-05-25 15:19 GMT] ▲ Collapse | |
|
|
ATIL KAYHAN トルコ Local time: 06:56 2007に入会 トルコ語 から 英語 + ...
Halil Ibrahim Tutuncuoglu "Бёcäטsع Լîfe's cômplicåtعd eñøugh" wrote:
... Ayrıca büyük şehirlerde oturanların Suriyeli miniklere harçlık dağıtma şansı var. ...
Yazilanlarin büyük bir kismina ben de katiliyorum. Daha önce de bahsettigim gibi ben de her sene birtakim STK'lara az da olsa bagislar yaparak insanlara yardim etmeye çabaliyorum. Ben burada bireylere dogrudan vermek yerine belirli amaçlari olan organize STK'lara bagis yapmaktan yanayim. Sokakta para dilenenlerin önemli bir çogunlugunun birer çete üyesi oldugunu biliyorum. Bu nedenle sokaktakilere asla para vermem.
Ayrica, ben Suriyelilere yardim etmekten yana degilim. Onlardan önce Türkiye'de yardima muhtaç muhtemelen onbinlerce çocuk var. Türk çocuklarina yardim edin. Eger Suriyelilere yardim etmek istiyorsaniz bence biraz daha global düsünün ve Pakistanli, Afgan, Misirli, Hintli, Tibetlilere de yardim edin çünkü eminim onlarin da yardima ihtiyaci vardir. Her kime yardim ederseniz edin, lütfen baskalarinin yönlendirmesiyle degil kendi iradenizle yapin. | | | Yardımda prensip en yakınındakinden başlamaktır | May 26, 2016 |
diye biliyorum.
ATIL KAYHAN wrote:
Ayrica, ben Suriyelilere yardim etmekten yana degilim. Onlardan önce Türkiye'de yardima muhtaç muhtemelen onbinlerce çocuk var. Türk çocuklarina yardim edin. Eger Suriyelilere yardim etmek istiyorsaniz bence biraz daha global düsünün ve Pakistanli, Afgan, Misirli, Hintli, Tibetlilere de yardim edin çünkü eminim onlarin da yardima ihtiyaci vardir. Her kime yardim ederseniz edin, lütfen baskalarinin yönlendirmesiyle degil kendi iradenizle yapin.
Çiçek gibi elbiseleriyle anne babalarının yanında, bir elinde dondurma bir elinde balonuyla sıcacık evlerinden okullarına giden Türk çocuklarının yanında yırtık elbiseler ve ayakkabılarla gezen, aç mı tok mu olduğu belli olmayan eğitim olanağı zaten olamayan, vatanından bir acı rüzgarla savrulmuş çat pat Türkçe konuşmaya çalışan kirloş Suriyeli çocukları görünce adamın kalbinin granitten olsa "başkalarının yönlendirmesine gerek olmadan" yumuşamaması mümkün değil. Ayrıca, (global olmak adına yazıyorum, benim gibi aciz biri yaptığına göre herkes yapabilir) herkesin açlık illetinden kurtulması için hazırladığım bir makinenin de (mekanik inek/soya sütü makinesi) nasıl yapılacağını acizane youtube'de gösteriyorum ve soranlara da bilgi sağlıyorum (https://www.youtube.com/results?search_query=hitturkey24%20soya%20milk%20machine). Amerika'dan gelip makineyi satın alıp Irak'a götürmüşlerdi Körfez Savaşı sonrasında. Daha fazlasını elimdeki olanaklarla yapamıyorum maalesef...
[Edited at 2016-05-26 18:53 GMT] | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:56 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER Oruç tutmak artık zor geliyor ancak... | Jun 26, 2016 |
Kutsal Ramazan ayını boş geçirmiyorum.
Bu Ramazan bisiklet projemi hayata geçirdim-geçiriyorum. İhtiyaç sahibi ailelere mensup 5 çocuğumuza bisiklet armağan ettim. Çok sevindiler... Dünya onların oldu.
Ya ben? Ben daha çok sevindim. Kent kütüphanesi en sonunda bilgisayarlı sisteme geçti.. Artık çocukları oraya yönlendirmem daha kolay. Sağolsun, kütüphane sorumlusu hanımefendi de tam mesleğinin insanı.
Karaman Kayserilioğlu Küt... See more Kutsal Ramazan ayını boş geçirmiyorum.
Bu Ramazan bisiklet projemi hayata geçirdim-geçiriyorum. İhtiyaç sahibi ailelere mensup 5 çocuğumuza bisiklet armağan ettim. Çok sevindiler... Dünya onların oldu.
Ya ben? Ben daha çok sevindim. Kent kütüphanesi en sonunda bilgisayarlı sisteme geçti.. Artık çocukları oraya yönlendirmem daha kolay. Sağolsun, kütüphane sorumlusu hanımefendi de tam mesleğinin insanı.
Karaman Kayserilioğlu Kütüphanesinin sorumlusu hanımefendiye buradan da saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Sağolsun-varolsun.
Peki bunları niye mi açıklıyorum? Herkese örnek olsun diye. Ad-soyad vermiyorum zaten. Sosyal sorumluluk yardımlarım "gizli" bir şekilde sürüyor; ancak cinatları tekerlekli olduğu için gizlenemiyor ne yazıkki...
[Edited at 2016-06-26 00:56 GMT] ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:56 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER
|
|
Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:56 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER "Marmara Depremi’nin 17. yılında ürküten tablo" | Aug 16, 2016 |
--Alıntı--
Özlem GÜVEMLİ/Sözcü
06:4316 Ağustos 2016
Uzmanlar, İstanbul için uyarılarını yineledi…
Marmara Depremi’nin 17. yılında ürküten tablo
İnşaat Mühendisleri Odası, 17 Ağustos öncesi olası İstanbul depremi için uyardı. Oda Başkanı Cemal Gökçe, ‘50 bin bina hasar görecek, 2 milyon kişi evsiz kalacak' dedi…
FELAKETİ GÖRMEK İÇİN KAHİN OLMAYA GEREK YOK
İnşaat ... See more --Alıntı--
Özlem GÜVEMLİ/Sözcü
06:4316 Ağustos 2016
Uzmanlar, İstanbul için uyarılarını yineledi…
Marmara Depremi’nin 17. yılında ürküten tablo
İnşaat Mühendisleri Odası, 17 Ağustos öncesi olası İstanbul depremi için uyardı. Oda Başkanı Cemal Gökçe, ‘50 bin bina hasar görecek, 2 milyon kişi evsiz kalacak' dedi…
FELAKETİ GÖRMEK İÇİN KAHİN OLMAYA GEREK YOK
İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Gökçe, 17 Ağustos 1999 depreminde İstanbul'da 3 bine yakın binanın hasar gördüğünü, 1000'e yakın insanın hayatını kaybettiğini vurguladı. Cemal Gökçe “Olası İstanbul depreminin daha çok hasar yaratacağını bilmek için kahin olmaya gerek yok” dedi.
Tarih: 17 Ağustos 1999… Saat: 03:02… Marmara, merkez üssü Gölcük olan 7.4'lük depremle sarsıldı. 45 saniye süren depremde 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti. Yaklaşık 40 bin kişi yaralandı. Felaketin üzerinden 17 yıl geçti. İnşaat Mühendisleri Odası'nın açıkladığı rakamlar, depremden hâlâ ders almadığımızı gözler önüne serdi.
İnşaat Mühendisleri Odası, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nin 17. Yıldönümü nedeniyle Türkiye'nin 26 şehrinde eş zamanlı basın toplantısı düzenledi. İstanbul'daki toplantıya odanın genel başkanı Cemal Gökçe ile şube başkanları da katıldı.
50 BİN BİNA YIKILACAK 150 BİN KİŞİ ÖLECEK
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe, toplantıda aradan geçen 17 yılda İstanbul'da beklenen 7 ve üzeri büyüklükteki deprem için yapılan çalışmalarla ilgili çok çarpıcı tespitlerde bulundu.
Gökçe, İstanbul merkezli depremde binaların yüzde 25'inin kullanılamaz hale geleceğini söyledi. Bu durumda 2 milyon insanın sokakta kalacağını belirten Gökçe, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İstanbul'da beklenen depremde 50 bin bina hasar görecek, 50-150 bin arası insan hayatını kaybedecek. Binlerce insan yaralanacak. Bizim korkmamızın, ödümüzün patlamasının asıl nedeni 1999'dan sonra İstanbul'un yapı stoğunu güçlendirmek için hiçbir çalışma yapılmamış olmasıdır. Binalar yenilenmedi, İstanbul için 1999 yılındaki risk aynen devam ediyor.”
İSTANBUL DEPREM GERÇEĞİNİ UNUTTU
Yeni yapılan binaların özellikle de gökdelenlerin gerek projeleri gerekse yer seçimleri nedeniyle depremde nasıl bir performans göstereceğini bilmediklerini dile getiren Gökçe “Yeni binalar için ayakta kalacaklar diyemiyoruz. Başlarına ne geleceğini depremde göreceğiz” yorumunda bulundu. İstanbul'un aradan geçen 17 yılda depreme hazır hale getirilebileceğinin altını çizen Gökçe şöyle dedi:
AFET ALANLARINDA AVM'LER YÜKSELİYOR
“Deprem gerçeği unutuldu, unutturuldu. Biz hâlâ depreme karşı güvenli yapı stoğunu değil depremin ne zaman, ne büyüklükte olacağını tartışıyoruz” diye konuştu. Cemal Gökçe, son 17 yılda İstanbul'da “yapılamayanların” özetini ise şöyle çıkardı:
– 1999 depreminden sonra 3 yıllık bir çalışma sonunda 493 adet çadır kurulacak boş alan belirlendi. İl Afet Kurulu bu rakamı belirlerken sayının az olduğunu, artırılması gerektiğini belirtti. Ama bugün çadır kurulacak alanların dörtte üçünün yerinde AVM ve gökdelenler yükseliyor.
– İstanbul Büyükşehir Belediyesi, dört üniversiteye Deprem Master Çalışması hazırlattı. O çalışmaya biz de destek verdik. İstanbul'da depreme dayanıklı olmayan yapı envanterinin belirlenmesine ilişkin bir yol haritasıydı. 2003 yılında tamamladığımız çalışma raflarda çürümeye bırakıldı.
YAPILAN ÇALIŞMALAR RAFLARDA ÇÜRÜYOR
– 2004 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, 1'inci Deprem Şurası'nı topladı. Genel olarak bütün afetler, özel olarak da depreme karşı Türkiye çapında yapılması gereken her şey satır satır yazıldı. O çalışmanın dokümanları da dolaplarda çürüyor.
– 2009 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Kentleşme Şurası yaptı. Önemli belgeler çıktı. Ancak burada alınan kararları uygulayacak kadrolar devre dışı bırakıldı, yerlerine liyakat sahibi olmayan isimler geldi.
– 2011'de yasal değişikliklerle meslek odalarının yetkileri tırpanlandı. Ruhsat alma bir formaliteye dönüştü. Her alanda ortaya çıkan kuralsızlık inşaat alanında daha çok görülür oldu.
Kaynak: http://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/marmara-depreminin-17-yilinda-urkuten-tablo-1353567/ ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:56 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER "17 Ağustos'un 17. yılında uzmanlar uyarıyor" | Aug 16, 2016 |
--Alıntı--
16 Ağustos 2016 Salı, 11:55:22 Güncelleme: 11:58:30
NAGİHAN ALAN - GAZETE HABERTÜRK
17 Ağustos 1999 depreminin yarın 17. yılı. Hafızalarımıza kazınan büyük depremden bu yana neler yapıldı neler yapılmadı diye uzmanlara sorduk
Bundan tam 17 yıl önce, 17 Ağustos 1999’da Türkiye en karanlık günlerinden birini yaşadı. Saat 03.02’de merkez üssü Gölcük olan deprem resmi raporlara göre; 18 bin 373 ca... See more --Alıntı--
16 Ağustos 2016 Salı, 11:55:22 Güncelleme: 11:58:30
NAGİHAN ALAN - GAZETE HABERTÜRK
17 Ağustos 1999 depreminin yarın 17. yılı. Hafızalarımıza kazınan büyük depremden bu yana neler yapıldı neler yapılmadı diye uzmanlara sorduk
Bundan tam 17 yıl önce, 17 Ağustos 1999’da Türkiye en karanlık günlerinden birini yaşadı. Saat 03.02’de merkez üssü Gölcük olan deprem resmi raporlara göre; 18 bin 373 can aldı, 23 bin 781 kişi yaralandı, 505 kişi ise sakat kaldı. Bu depremde 285 bin 211 konut ve 42 bin 902 işyeri de hasar gördü. Marmara ve ardından 2011 yılında yaşanan Van depremleri de gösteriyor ki, ülkemizde depreme karşı ciddi önlemler alınması şart. Üstelik İstanbul’da 7’yi aşan ve felakete neden olabilecek bir deprem bekleniyorken... Peki, geriye dönüp baktığımızda 17 yıl boyunca depremin yıkıcı etkilerinden en az hasarla kurtulabilmek adına neler yaptık? Kentsel dönüşüm ne kadar etkili oldu? Geldiğimiz nokta ne? İstanbul, 7 ve üstü büyüklüğündeki olası depreme ne kadar hazır? Uzmanlar, “17 Ağustos 1999 depreminde oluşan hassasiyeti unuttuk. Kentsel dönüşümü yanlış uyguladık, yık-yap çözüm değil” diyor. İşte deprem uzmanlarının uyarıları...
“GÖLCÜK’TEN BETER OLUR”
Jeoloji Uzmanı Prof. Dr. Okan Tüysüz: “Kentsel dönüşüm yasası sevindirmişti. Ama kentsel dönüşümden çok binasal dönüşüm yaşıyoruz. Toplanma alanları artık bina veya otopark oldu, geriye gidiş var. Yüksek katlı binalara dair yönetmeliğimiz yok, acilen çıkmalı. Başka ülkelerin yönetmeliğiyle bina yapıyoruz. Bu binaların depremde hasar gördükten sonra onarılmaları imkânsız. Yıkyap çözüm değil. İmar planını yenilerseniz tüm çevreyi düzenler yeşil alanı artırırsınız. Bu da kentsel dönüşüm olur. İhtiyacımız olan bu. İstanbul olası depremde Gölcük’ten daha fazla hasar alır. Çünkü bu deprem Gölcük’ten daha yoğun nüfusu ve yerleşimi vuracak. Can kaybı ve maddi hasar daha fazla olacak. 17 Ağustos depreminden sonra oluşan hassasiyet unutuldu. Deprem unutmaya gelmez. Denetlemeye gelince de parasını vererek denetleme olmaz, kamunun görevi olmalıdır.”
Deniz Jeolojisi Uzmanı Prof. Dr. Naci Görür: “Şu anda depremle ilgili ne yapılıyorsa büyük ölçüde kentsel dönüşüm şemsiyesi altında yapılıyor. Ama önemli olan depremde en çok etkilenecek yerlerde dönüşüm yapmak. Bunun yerine rantı yüksek yerlerde yapılıyor. Kentsel dönüşüm depreme hazırlanmada önemli ama tek faktör değil. Depremin en büyük tahribatı altyapıya olacak. Ama bu aşamada bir zafiyet görünüyor. Depremle birlikte çevre de geri dönülmez bir kirlilik yaşayacak. Yıkılması muhtemel binlerce binanın evsel atıkları, metalleri enkaz kaldırıldığı zaman denize, toprağa gömülüyor burada oluşacak metal kirlilikleri hava, su ve toprağa karışıyor. İmha edemezseniz çevre felaketi yaşatırsınız. Çernobil’in Karadeniz’de kansere neden olduğu gibi. Marmara sanayi bölgesi. Deprem sanayi tesislerini etkileyecektir. Buralarda patlayıcı kimyevi maddeler var. 99 depreminde de oldu, bu maddeler çevreye yayıldı. Yani iş kentsel dönüşümle bitmiyor.”
“KENDİLİĞİNDEN YIKILIYOR”
Jeofizik Mühendisi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu: “Yüksek yapılar yapılıyor, bu kentsel dönüşüm değil. Bu yapıların yönetmeliği yok ve deprem anında bizlere ne yaşatacağı da meçhul. Çözüm kentsel dönüşümdür yapısal dönüşüm değil. Afet anında toplanma alanı bırakılmadı. Avcılar, Bağcılar, Bahçelievler, Zeytinburnu artık deprem görmeden kendi kendine yıkılan binalarla dolu. İnşaat tutkusu sonumuz olmasın. Yüksek binalar çöktüğünde kurtarma ekipleri bile bir şey yapamayacak.”
1292 BİNA GÜÇLENDI
İstanbul Valiliği İstanbul Proje Koordinasyon Birimi, 2006 yılından bu yana İSMEP kapsamında 1064 okul, 54 hastane, 115 sağlık binası, 54 idari bina, 37 yurt binası ve 22 so-s yal hizmet binası ile toplam 1292 kamu binasını depreme karşı güçlendirdi veya yeniden yaptı.
Kaynak: http://www.haberturk.com/gundem/haber/1282709-17-agustosun-17-yilinda-uzmanlar-uyariyor ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:56 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER "Gazeteciler 17 Ağustos depremini anlattı" | Aug 16, 2016 |
--Alıntı--
16 Ağustos 2016 Salı 15:03 TRT
Binlerce vatandaşın yaşamını yitirmesine yol açan 17 Ağustos Marmara Depremi'nin en önemli görgü tanıklarından olan gazeteciler, o gün yaşananları anlattı.
17 Ağustos Marmara Depremi'nin olduğu gün bir yandan ailelerini güvence altına almaya çalışan gazeteciler, bir yandan da görevlerini sürdürmeye ve halkı bilgilendirmeye çalıştı.
Türkiye Gazeteciler Konfederasyo... See more --Alıntı--
16 Ağustos 2016 Salı 15:03 TRT
Binlerce vatandaşın yaşamını yitirmesine yol açan 17 Ağustos Marmara Depremi'nin en önemli görgü tanıklarından olan gazeteciler, o gün yaşananları anlattı.
17 Ağustos Marmara Depremi'nin olduğu gün bir yandan ailelerini güvence altına almaya çalışan gazeteciler, bir yandan da görevlerini sürdürmeye ve halkı bilgilendirmeye çalıştı.
Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Marmara Gazeteciler Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Müjdat Çetin, yaptığı açıklamada, 17 Ağustos Marmara Depremi'ne gece uyku sırasında yakalandıklarını anlattı.
İlk sarsıntıyla yataktan fırladıklarını, yaşanan ikinci sarsıntının ardından mahallede çığlık ve feryatların yükseldiğini dile getiren Çetin, "Her şey bir anda olup bitti. 7,4 şiddetinde bir depremdi. Belki de böyle bir deprem, Türkiye'de ilk defa yaşanmıştı. Etki alanı çok olduğu için bunun boyutunu o anda anlayamadık ama hakikaten yatağımızdan fırlayıp sokağa çıktığımızda karşı binalarda özellikle apartmanların yıkıldığını gördük. Sadece apartmanlar değil, yıkılan tek katlı, iki katlı evler de vardı. O gece hakikaten dehşet anıydı." diye konuştu.
Çetin, deprem zamanı Sakarya'da fındık dönemi olduğu için birçok insanın şehirde olmadığını, o nedenle yıkımın çok fazla olmasına rağmen ölüm az olduğuna dikkati çekti.
17 Ağustos Marmara Depremi'nde yerel bir gazetede çalıştığını, haberleşme açısından çok büyük sıkıntı çektiklerini dile getiren Çetin, "İlk hengameyi atlattıktan 21 gün sonra yerel gazeteyi çıkardık. Hakikaten o gün Sakaryalılara bir ihtiyaçtı. Yerel medya, deprem sonrası daha çok kıymete bindi çünkü insanların haberleşme ağı sadece yerel medya oldu. İnsanlar, 'kim kaldı, kim gitti, neresi oldu, ne bitti', yerel medyadan öğrendi. Halkımız, depremle birlikte yerel medyanın önemini kavramış oldu. Allah, bir daha o günleri göstermesin." dedi.
"Çocuklarımın 'baba ne oluyor?' çığlığı hala kulaklarımda"
Sakarya Gazeteciler Birliği Başkanı Zeki Aydıntepe de 17 Ağustos günü şiddetli bir sesle uyandığını belirterek, o arada "imdat" sesleri geldiğini, karanlıkta binaların birbirine girdiğini gördüğünü söyledi.
Çocuklarının "baba ne oluyor?" çığlığının hala kulaklarından gitmediğini vurgulayan Aydıntepe, şunları kaydetti:
"Sonra biz oradaki küçük bir meydanda aileyi topladık. Bir sürü kalabalık, ellerinde fener ve ışıklarla gelip gitmeye başlamıştı. Ağustos sıcağına rağmen herkes üşüyordu, adeta titriyordu. Eve birkaç giyecek almak istedim. 'Gitme, sallantı devam ediyor' demelerine rağmen girip giysi alıp çıktığımda, geçerken ahşap evin bir enkaz halinde üst üste yığıldığını gördüm. O sırada cılız bir 'Allah' sesi duydum. Ortalık toz dumandı. O ara karşıdan gelen elinde iki fener olan genç çocuk gördüm. Dedim ki 'Şurada bir teyze ses veriyor ama çok cılız. Eğer ışığı tutarsanız belki yakalayabiliriz.' 'Teyze, teyze' diye seslendiğimizde ses çıkmadı. Çocuklar ayrılırken bir baktık, yine o ses geldi. Bu sefer elimizdeki fenerle o tahta ahşap evin parçalarını kaldırırken yaşlı teyzenin saçları elime geliverdi. Saçları gelince kafasını hafif silkeledim. İki tahta arasına ayağı sıkışmış ve kırılmıştı. Kadını kurtardıktan sonra eşimin ve çocuklarımın olduğu rahat mekana götürdük. Depremin bende bıraktığı en büyük iz, o ninenin 'Allah' diyen cılız sesiydi."
Deprem sonrası adeta küçük mahşer yerini yaşadıklarını anlatan Aydıntepe, insanların kararsızlık içerisinde dolaşıp durduğunu ifade etti.
Sabah gazeteye gittiklerinde elektrik olmayınca yardım için sokaklara çıktıklarını, röportaj yapacak durumda da olmadıklarını aktaran Aydıntepe, "Onun haricinde yapacağımız bir şey yoktu. Sonrasında kolektif şekilde şehre yardım gelmeye başladı. Allah bir daha böyle acılı bir günü ne memleketimize ne de düşmanımıza göstermesin. Adapazarı, bu açıdan talihsiz bir şehir. Hemen hemen 30 yıllık periyodik aralıklarla böyle büyük depremler yaşıyor. Buna göre hazırlıklı binaların olması lazım." şeklinde konuştu.
"Biz de gazeteci olarak travma yaşadık"
Gazeteci Hüseyin Cumalı da 17 Ağustos depremine herkes gibi evde yakalandığını, çocuğunun üzerine dolap devrildiğini, onu kurtardıktan ve ailesini garantiye aldıktan sonra çalışmaya başladığını anlattı.
O gece insanoğlunun ne kadar çaresiz olduğunu gördüğünü ifade eden Cumalı, "Bu kentte 32 yıllık gazeteciyim. Bu yaşadıklarım, hiçbir zaman unutulacak gibi değil. Biz de bir gazeteci olarak travma yaşadık çünkü insanlar mahalle mahalle olaylara şahit oldu, oysa biz bütün kentteki olaylara şahit olduk. O sabah hayatımda görmeyeceğim kadar çok ceset gördüm. Çok acı günler yaşadık." dedi.
Devletin depremden büyük oranda ders aldığına inandığını ancak vatandaşın hala ders aldığına inanmadığını dile getiren Cumalı, sözlerini şöyle tamamladı:
"Halk arasında 'yorgun boksör', 'beton tabut' dediğimiz bir sürü bina var. Depremden sonraki yıllarda makyaj yaptılar, birçok insana kiraya verdiler. Bu binalar hala bizimle birlikte duruyor ancak yaşayacağımız olası bir depremde çok katlı binaların ne olacağı belli değil. Kimi güçlendirdik diyor ama biz yüksek katlı bina sorununu atlatamadık. Sakarya'nın en büyük sorunu, yüksek katlı binalar. İnsanlarda şöyle bir psikoloji var; depremden sonra kendilerine emin evler yaptılar, iş yerlerine ve yüksek katlı binalara bakmadılar. 'Ben evimi 10 şiddetindeki depreme dayanıklı yaptım, dolayısıyla güvendeyim.' diyorlar. Peki deprem gece mi olacak? Ya gündüz olursa bu çok katlı iş yerleri ne olacak? Bu sorunu Sakarya olarak aşamadık."
"İnsanlar çabuk unuttu ama biz depremi hala unutmadık"
Gazeteci Mehmet Karakaş ise deprem günü izinden döndüğünü, ailesinin de Giresun'da kaldığını belirterek, o gün havanın çok sıcak olduğunu anlattı.
Yatakta yatarken büyük bir gürültüye uyandığını, evin büyük hasar gördüğünü ancak yıkılmadığını aktaran Karakaş, kamerayı alıp Adapazarı'nın merkezine gittiğini, her tarafın yıkıldığını gördüğünü söyledi.
"Her yer karanlıktı. Sadece araçların far ışıklarıyla görebiliyorduk." diyen Karakaş, "İnsanlar koşuşuyor, yaralananlar, bağıranlar var. Sabah olduğunda hasar gerçekten çok büyüktü. Bazı insanlar o günleri çok çabuk geçti, biz hala unutmadık. Çok dostumuz, arkadaşımız depremde can verdi, tabii ki üzüntümüz büyük. Allah, bir daha böyle bir deprem göstermesin." dedi.
Karakaş, enkaz altında sıkışan ve "kurtarın beni." diye bağıran insanlara yardım edemediğini, çaresiz olduklarını vurgulayarak, "Yardım etmeye gideceksin fakat o göçüğün, kolonların altına gidemiyorsun. İnsan vicdanen gerçekten üzülüyor. Hem çekim yapıyoruz hem de vicdan azabı duyuyoruz. Vatandaşın ayağı sıkışmış, acı içerisinde kıvranıyor. Bağırdıkça tabii bizim içimiz sızlıyor. Bu, benim gördüğüm sadece küçücük bir tanesi." diye konuştu.
Kaynak: http://www.trthaber.com/haber/turkiye/gazeteciler-17-agustos-depremini-anlatti-266556.html ▲ Collapse | | | Pages in topic: [1 2] > | To report site rules violations or get help, contact a site moderator: You can also contact site staff by submitting a support request » Sosyal sorumluluk projeleri: Herkesin yapabileceği bir şeyler vardır No recent translation news about トルコ. |
Pastey | Your smart companion app
Pastey is an innovative desktop application that bridges the gap between human expertise and artificial intelligence. With intuitive keyboard shortcuts, Pastey transforms your source text into AI-powered draft translations.
Find out more » |
| Wordfast Pro | Translation Memory Software for Any Platform
Exclusive discount for ProZ.com users!
Save over 13% when purchasing Wordfast Pro through ProZ.com. Wordfast is the world's #1 provider of platform-independent Translation Memory software. Consistently ranked the most user-friendly and highest value
Buy now! » |
|
| | | | X Sign in to your ProZ.com account... | | | | | |