Pages in topic: < [1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37] > | Off topic: UYARI: Dikkat Scam 投稿者: Adnan Özdemir
| Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:50 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER
ADO_YORUM: Darbeci FETÖ askerleri "Yurtta Sulh Konseyi" adıyla, darbeyi, cumhuriyetçi ve Atatürkçü güçler yapıyormuş izlenimiyle kotaracaklardı akıllarınca. Cumhurbaşkanı'nı suikastla ortadan kaldırıp yalandan ağlayarak "Sayın Cumhurbaşkanımızı Kemalist darbeciler şehit etti, 'dindar' askerler daha fazla kan dökülmesini önledi. Elimizden geleni yaptık ve komutayı ele aldık" diyeceklerdi. Planlarından biri "AK Parti" içinden birileriyle aynı düzeni daha da ş... See more ADO_YORUM: Darbeci FETÖ askerleri "Yurtta Sulh Konseyi" adıyla, darbeyi, cumhuriyetçi ve Atatürkçü güçler yapıyormuş izlenimiyle kotaracaklardı akıllarınca. Cumhurbaşkanı'nı suikastla ortadan kaldırıp yalandan ağlayarak "Sayın Cumhurbaşkanımızı Kemalist darbeciler şehit etti, 'dindar' askerler daha fazla kan dökülmesini önledi. Elimizden geleni yaptık ve komutayı ele aldık" diyeceklerdi. Planlarından biri "AK Parti" içinden birileriyle aynı düzeni daha da şiddetlendirerek devam ettirmek olmuş olabilir. AKP içindeki aktif FETÖ'cüler açığa çıkartılmadı şu ana kadar... Ağacın kurdu özünden olur... İyice bi araştırın baalım şu AKP'li fanatik Ak-Boyları bir... Ankara'daki resmi-gayrıresmi mehdilik sarayı boş kaldı ya en çok buna gülüyoruyun (terörist Fetullah Gülen'in oturmayı planladığı ve rakımı Çankaya'dan fazla olan yapı topluluğu) ... Ordu, polis, yargı, üniversiteler, basın, tv, iş örgütleri...-kısaca tüm devlet kurumları ve "sivil toplum örgütleri" gompile Fetullahçı-Mehdici olacaktı darbeyi başarabilselerdi. Ses çıkaran olur muydu buna? Olurdu, benim gibi insanlardan oluşan büyük bir cumhuriyetçi kitle... Ancak "ağzımızın tadı bozulmasıncı" aman avrolarımız aksamasıncı büyük bir çıkarcı grup da hiçbirşey olmamış gibi "hayatın tadını" çıkarmaya devam edecekti. Prozda nasıl bir darbe planlamışlardı onu tam çözemedim - 2-3 kişinin sızdığını biliyordum da (bir olasılık, kendilerinden olmayan profil sahiplerini uydurma suçlarla 10-15'er yıl hapse attıracaklardı, + yeni moderatörler + sistemli paralı üyeler türeyecekti...) .. Her yerde "Kutsal Mehdi Hazretleri Adına" diyerek hareket etmeye çalışacaklardı pervasızca. Kurulması düşünülen rejim; USA yanlısı "islamo-faşist", alman nasyonal sosyalistlerinin ve İran'daki "velayet-i fakih"li çağdışı rejimin "mehdici" sürümü gibi bişeydi kanımca. Bu kadar da olur muydu bee? diyenlere::: AKP döneminde Fetullahçıların yönlendirdikleri yasaları, hapse tıktıkları muhalifleri, tüm devlet kurumlarındaki etki ve güçlerini, istedikleri kişileri uydurma delillerle içeri tıkmalarını, muhalif siyasi partileri bile darbe öncesi dönemde inandırarak; 'Zaman gazetesi ve Samanyolu TV faşistçe kapatılıyor, basın özgürlüğü ortadan kaldırılıyor" diyerekten ayaklandırmalarını; Türkan Saylan ve daha birçok ağır hastaya yapılan muameleleri, CIA ve diğer yabancı haberalma örgütleri ile yaptıkları işbirliklerini, AKP içinden gördükleri destekleri, Maliye tarafından çökertilmeye çalışılan muhalifleri, 1100'den fazla okul ve üniversitede yetiştirdikleri beyni yıkanmış gençleri, modern giyimli Fetullahçı kanaat önderi dişileri, "Altan"ları, "Taraf" gibi proje yayınları ve daha sayısız yaşanmışlıkları örnek gösterebilirim. Atlatılan tehlike Türk tarihindeki en büyük belalardan biridir. Unutulmasın istedim.
ADO_NOT: Bu yılki Cumhuriyet bayramının İmam-Hatiplerde de Atatürk'ü ve cumhuriyetimizi övücü şiir ve konuşmalarla kutlanması benim için sevindirici bir gelişmedir. Oturduğum yerin hemen yanındaki okullardan buranın en eski İmamhatip okulundaki apolyolu (hoparlörlü) kutlamadan biliyorum. Demekki neymiş? Cumhuriyet herkes için bir nimet ve Atatürk de bu cumhuriyetin kurucu babasıymış...
▄▄▄
--Alıntı--
"FETÖ'nün katilleri"
Darbe girişimi sırasında cuntacılar tarafından başından vurularak yaralanan TEM Daire Başkanı Turgut Aslan ile şehit edilen koruması Hasan Gülhan'ın alıkonulma ve infaza götürülme anlarının yeni görüntüleri dava dosyasına girdi.
Yeni Şafak 02 Kasım 2018, 04:00
*-*
//Başından vurulan Turgut Aslan//
*-*
//Darbeci-Fetullahçı ex albay Erkan Öktem///
*-*
FETÖ’nün darbe girişimi sırasında cuntacılar tarafından başından vurularak yaralanan Terörle Mücadele (TEM) Daire Başkanı Turgut Aslan ile şehit edilen koruması Hasan Gülhan’ın alıkonulmaları ve infaza götürüldükleri anın görüntüleri ortaya çıktı. Yeni görüntülere göre sanık eski albay Erkan Öktem, beraberindeki darbecilerle Aslan ile Gülhan’ı elleri ve gözleri bağlı şekilde infaza götürüyor.
ALBAY ÖKTEM YÖNETTİ
Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe karargahının olay gününe ait güvenlik kamera kayıtlarına ilişkin hazırlanan bilirkişi raporu ve yeni görüntüler, davanın görüldüğü Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Kamera kayıtlarında, olay tarihinde dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi’nin özel kalem müdürü olarak görev yapan Öktem’in cunta faaliyetlerini 16 Temmuz sabahına kadar yönettiği görülüyor.
22.16’DA KARARGAHA GELDİ
Rapora göre Aslan 15 Temmuz’da Ankara’da yaşanan askeri hareketlilik hakkında bilgi almak için geldiği karargaha saat 22.16’da makam aracıyla giriyor. Aslan, koruması ve şoförünün bulunduğu araç, sanık eski albay Süleyman Karaca’nın yönlendirmesiyle C nizamiyeye ilerliyor.
7 DAKİKA SONRA DERDEST ETTİLER
Saat 22.23’te komuta katındaki Orgeneral Sükan Toplantı Salonu’na alınan Aslan, koruması ve şoförü burada darbeciler tarafından derdest edilerek elleri arkadan bağlanıyor. Saat 00.39’a kadar burada alıkonulan Aslan ve beraberindekiler, buradan çıkarılarak bir üst kattaki Altay Salonu’na götürülüyor.
ELLERİ VE GÖZLERİ BAĞLI
Darbe girişiminin başarısız olduğu anlayan cuntacı Öktem, saat 05.59’da Altay Salonu’na gelerek rehine polislerin karargah dışına çıkarılması talimatını veriyor. Bunun üzerine Aslan, koruması ve şoförü elleri ve gözleri bağlı şekilde dışarı çıkarılıyor. Bu esnada Öktem’in elinde beylik tabancası bulunuyor.
KAÇIŞI DA GÖRÜNTÜLERDE
Komutanlık binasının yan giriş kapısından çıkarılan Aslan ve Gülhan infaz için “saygı/hazır kıta nöbetçileri odasına” götürüldüğünde saat 06.03’ü gösteriyor. Öktem ve diğer sanıklar tarafından burada başlarından vurulan Aslan ağır yaralanırken, Gülhan ise olay yerinde şehit oluyor. Öktem ve beraberindekilerin kaçma anları da güvenlik kameralarınca kaydedildi.
Utanmadan inkar etmiş!
Sanık Erkan Öktem, 4 Temmuz 2018'de mahkemede yaptığı savunmada, söz konusu görüntü ve delillere rağmen "Sabaha kadar odamdan ve bulunduğum kattan hiç ayrılmadım. Sabaha doğru dışarıdan sesler gelmeye başladı. Koridorda biri 'Uçaklar burayı bombalayacakmış' dedi. Ben de hayatımı kaybetmemek için karargahtan ayrılmaya karar verdim" iddiasında bulunmuştu. Bunun üzerine TBMM avukatı Bilal Temel, Öktem tarafından vurulduğu tespit edilen şehit polis memuru Gülhan'ın vurulmuş haldeki fotoğrafını göstererek, "Bu fotoğraftaki kişiyi daha önce gördünüz mü? Vurulduğu yeri biliyor musunuz?" sorusunu yöneltmişti. Kanlar içindeki Gülhan'ın fotoğrafına ilk önce bakmayan Öktem, mahkeme heyetinin uyarısından sonra baktığı fotoğraftaki Gülhan'ı olay günü görmediğini ileri sürmüştü.
Kaynak: https://www.yenisafak.com/gundem/fetonunkatilleri-3406024
▄▄▄
ADO_NOT:
//Sözde "Mehdilik makamı" olacaktı///. Tabi "mehdi olunca" düşündükleri sözde "islam devleti" faaliyete geçince yapılacak kamulaştırmaları ve bu alanın genişleyebileceği sınırları da hesaba katmak gerekiyor. Bu yapı grubu "mehdilik devletinde" arzuladıkları gerçek boyutlarına rahatça genişletilebilirdi de (ben deyeyin 10 katı, siz deyin 20 katı)... Bahçe duvarlarındaki yamukluklar kimseyi yanıltmasın. Bukalemun gibi burada da farklı bir kılığa girerek "işe" koyulmuşlarmış o zamanlar...
*-*
*-*
*-*
Baskent'in zirvesinde
Mimari proje Sinan Erdoğan'a ait...
Adresi: İncek Mahallesi, Turgut Özal Bulvarı No: 73 / Gölbaşı - ANKARA
Rakımı 1100 metre (Ankara'da imara açık en yüksek yer)
Çankaya Köşkü'ne 15 dakika mesafede...
Ana bina, 4 katta 5 bin 653 metrekare alana sahip.
Ana bina dışında 5 ayrı yapı daha kompleks içinde bulunuyor.
Konuk evi 842 metrekare.
Konuk salonu 435 metrekare...
Ekmek fırını 90 metrekare.
Barbekü 16 metrekare.
Yüzme havuzu 141 metrekare.
5 gözetleme kulesi var.
Otopark için proje hazırlanıyor.
İletişim ve kamera sistemleri ileri teknoloji ile kuruluyor.
Tüm birimler için ortak bir müştemilatı da bulunuyor...
*-*
*-*
*-*
*-*
*-*
[Edited at 2018-11-03 04:46 GMT] ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:50 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER
ADO_YORUM: Haberde adı geçen fetöcü ex savcı işte bu kişi.. Nasıl?? Ne kadar da moderin görünümlü değil mi... Suratında fetullahçı olduğuna dair en ufak bir belirti göremedimm bunda ben.. İşte böyle böyle oydulardı Cumhuriyetimizin altını...-altında kaldular sonunda daaa .. o kadarrrr Son gülen eyiii gülerrrrr... See more ADO_YORUM: Haberde adı geçen fetöcü ex savcı işte bu kişi.. Nasıl?? Ne kadar da moderin görünümlü değil mi... Suratında fetullahçı olduğuna dair en ufak bir belirti göremedimm bunda ben.. İşte böyle böyle oydulardı Cumhuriyetimizin altını...-altında kaldular sonunda daaa .. o kadarrrr Son gülen eyiii gülerrrrr eyiiiiiiii. Torosların zirvesinden Ermenek-Mennan kalesinden selam olsun Türk'ün sevgili Mustafa Kemal Atatürk'üne (Toroslarda tatildeyin 10 günlüğüne)....
____
____________
--Alıntı--
"FETÖ firarisi savcı hakkında ‘kumpas’ davası"
Haberleştiren: Dinçer GÖKÇE 05.11.2018 - 10:11, Son Güncelleme: 05.11.2018 - 11:02
FETÖ üyesi firari savcı Muammer Akkaş hakkında yeni bir dava açıldı. Görevi kötüye kullanmakla suçlanan savcı Akkaş hakkında hazırlanan iddianamede, yapılan usulsüz dinlemeler sonrası elde edilen bilgilerin FETÖ adına bir tür silah olarak kullanıldığı kaydedildi.
HAKİMLER ve Savcılar Kurulu tarafından, 12 Mayıs 2015’te meslekten çıkarma kararı verilen eski savcı hakkındaki iddianame Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlandı. Hakkında, yakalamalı arama kararı bulunan Akkaş hakkında yürütülen son soruşturma, Metro Holding’in sahibi Galip Öztürk’ün şikayeti sonrası başlatıldı. Geçtiğmiz aylaarda yürütülen soruşturma tamamlandı ve 10 Ekim’de hazırlanan iddianame Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.
İddianamede, Akkaş için “Üyesi olduğu FETÖ’nün amaç ve gayesi doğrultusunda planlı ve sistematik bir şekilde yürütülen bir organizasyonun parçası olarak, mesleğin şeref ve eylemini bozan veya mesleğe genel saygıyı ve güveni sarsacak nitelikte eylemlerde bulunuduğu...” değerlendirmesine bulunuldu.
İddianamede, Akkaş’ın Metro Holding soruşturmasında tarafsız davranmadığı, kişisel duygularla hareket ettiği kaydedildi. İddianamede, dosyada, soruşturma ile ilgisi olmayan bir dizi dinleme kaydına da yer verildiği belirtilerek “Sırf, kişileri rencide etme, sosyal hayatta kötü düşürme amacıyla ifşa ettiği” belirtildi.
HİMMET İÇİN ŞANTAJ ARACI OLARAK KULLANILDI
Adli ve önleme dinlemelerin, FETÖ tarafından bir silah olarak kullandıldığı değerlendirmesi yapılan iddianamede “Ülkede, tüm kurumlar içerisine kendi mensuplarını yerleştirmeye çalışan örgütün, usulsüz dinlemeler yoluyla kamu görevlilerini takip edip elde ettikleri bilgilerden hareket ederek asılsız ve uydurma ihbarlar ile haklarında adli ve idari soruşturmalar başlatarak birçok kamu görevlisinin bulundukları kurumlardan uzaklaştırılmalarını sağladıkları ya da en azından birçoğunun terfi etmelerinin önüne geçtikleri ve bu yolla istedikleri görevlere kendi adamlarını yerleştirme imkânı elde ettikleri, yine aynı şekilde usulsüz dinlemeler yoluyla işadamı, siyasetçi, gazeteci gibi meslek grupları hakkında da bilgi toplama yoluna gidildiği, bu yolla elde edilen ve bazen mesleki bazen de özel hayatı ilgilendiren bu bilgilerin bu bilgilerin hem örgüte himmet sağlamak için bir şantaj aracı olarak kullanıldığı bilinmektedir” denildi.
İLK İDDİANAME İADE EDİLDİ
İddianamede, Metro Holding’e yönelik ilk soruşturma için Eylül 2010’de iddianame hazırlandığı, ancak söz konusu iddianamenin mahkemece iade edildiği, bu kez 2012’de hazırlanan yeni bir iddianamenin ise kabul edildiği kaydedildi.
FETÖ’NÜN YARARINA KULLANDI
İddianamedenin devamında “Şüpheli Muammer Akkaş, koruma tedbirleri neticesind elde ettiği delilleri soruştumada kullanmadı. İhbar eden/müştekinin yakın çevresini dinledikten sonra dinlenenler hakkında herhangi bir karar vermedi. Keza bir kısım bu dinlemelerden elde edilen tapeleri de iddianamede kullanarak FETÖ Silahlı Terör Örgütü’nün talimatları ve menfaatleri doğrultusunda hareket ettiği sonucuna varılmıştır”
YARGITAY’DAKİ DAVA İLE BİRLEŞSİN
İddianamede, hakkında yakalamalaı arama kararı bulunan Akkaş hakkında açılan bir dizi başka davanın daha olduğu kaydedilerek, Yargıtay 16. Ceza Dairesinde devam eden dava ile birlikte görülmesi gerektiği kaydedildi.
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/feto-firarisi-savci-hakkinda-kumpas-davasi-41008730
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
--Alıntı--
"Eski spikere 6 yıl hapis cezası"
AA 05.11.2018 - 16:16, Son Güncelleme: 05.11.2018 - 16:29
*-*
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyesi olmak suçundan hakkında açılan davada yargılanan FB TV eski Haber Müdürü ve spiker Yasir Kaya'ya, 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi.
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuksuz sanık Yasir Kaya ve avukatları katıldı.
Duruşmada savcının bir önceki celse sunduğu mütalaaya karşı beyanda bulunan sanık Kaya, hakkındaki suçlamaları kabul etmedi.
Telefonuna FETÖ'nün şifreli haberleşme programı "Bylock"u yükleyen kişiyi söylediğini anlatan Kaya, FETÖ'nün yüzde 80 engelli çocuğunun zafiyetinden yararlanarak, kendisini kandırdığını iddia etti.
Dosyayı karara bağlayan mahkeme heyeti, sanık Kaya'ya “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Sanığın duruşmalardaki iyi halini dikkate alan mahkeme, verilen cezayı 6 yıl 3 aya indirdi.
Heyet, sanık hakkındaki yurt dışına çıkış yasağının da devamına hükmetti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, sanık Kaya'nın "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti. Soruşturma aşamasında tutuklanan Kaya, 24 Mart 2018'deki duruşmada adli kontrol şartıyla tahliye edilmişti.
Yeri: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/eski-spikere-6-yil-hapis-cezasi-41009419
[Edited at 2018-11-06 05:03 GMT] ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:50 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER
--Alıntı--
"Son dakika... Ferhat Sarıkaya tutuklandı"
AA 08.11.2018 - 16:55, Son Güncelleme: 08.11.2018 - 18:11
*-*
Hakimler ve Savcılar Kurulunca (HSK) meslekten ihraç edildikten sonra "Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)" soruşturması kapsamında gözaltına alınan eski cumhuriyet savcısı Ferhat Sarıkaya tutuklandı.
Cumhuriyet Savcısı Murat Özcan'ın, ifadesini aldıktan sonra tutuklanması talebiyle sulh ceza hakimliğine sevk ettiği Sarıkaya'nın buradaki sorgusu tamamlandı.
Nöbetçi hakimlik, Sarıkaya'nın "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan tutuklanmasını kararlaştırdı.
"ŞEMDİNLİ İDDİANAMESİ"Nİ HAZIRLADI
Türkiye, Ferhat Sarıkaya'nın adını, 2005'te dönemin Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın hakkında "tarihi eser kaçakçılığı" ve "çete kurmak" suçlamasıyla hazırladığı iddianameyle duydu. Soruşturma kapsamında tutuklanan üniversitenin Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı 13 Kasım 2005'te intihar ederken, yargılama sonucu Prof. Dr. Aşkın'ın beraatine hükmedildi.
Sarıkaya, Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde 9 Ekim 2005'te iki kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan Umut Kitabevi'nin bombalanması olayıyla ilgili de "Şemdinli iddianamesi"ni hazırladı. "Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan ilk tertip" kabul edilen iddianamede, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, "Diyarbakır 7. Kolordu Komutanı olduğu dönemde suç işlemek için çete kurmak" ile suçlandı.
FETÖ'NÜN KONTROLÜNE GEÇEN YENİ HSYK SARIKAYA'YI MESLEĞE GERİ ALDI
HSYK, "Şemdinli iddianamesi"ni hazırlayan Sarıkaya'yı 20 Nisan 2006'da 1'e karşı 6 üyenin oyuyla meslekten ihraç etti. Ancak Anayasa değişikliğine ilişkin 2010'daki referandumla hakim ve savcılara mesleğe dönüş yolunun açılmasının ardından, yeniden şekillenen HSYK Genel Kurulu, Sarıkaya hakkındaki ihraç kararını kaldırdı. Sarıkaya, 2011'de mesleğe yeniden kabul edildi ve Ankara Cumhuriyet Savcılığına atandı.
DARBE GİRİŞİMİNDEN SONRA GELEN İTİRAF İDDİANAMEDE
FETÖ'nün darbe girişiminin ardından Sarıkaya, bu kez itirafçı olarak kamuoyunun gündemine geldi.
Savcılığa verdiği ifadede Sarıkaya, "Şemdinli iddianamesi"ne Büyükanıt'ın adını, cemaatçi hakim ve polis müdürünün isteğiyle eklediğini bildirerek, "Meslekten ihracımdan sonra hakim İlhan Kaya, 'Hocaefendi (Böyle bir kahraman çıkmış, kendisine ve ailesine ölünceye kadar bakılacak, bu da size bir vasiyetimdir) dediğini' söyledi. Anlattığına göre Fetullah Gülen cemaati benim bütün ihtiyaçlarımı giderecek, aileme bakacak ve benimle ilgilenecekti. Açığa alındığım dönem boyunca bütün maaşımı almış gibi mali hiçbir kaybım olmadan hayatıma devam ettim." şeklinde konuştu.
6 YIL SONRA TEKRAR GÖREVDEN UZAKLAŞTIRILDI
Bu itirafların ardından Sarıkaya hakkında HSYK'ya suç duyurusunda bulunuldu, meslekte kalmasının sakıncalı olacağı iddia edildi. Suç duyurularını ele alan HSYK tarafından hakkında soruşturma başlatılan Sarıkaya, HSYK 2. Dairesince, 24 Ağustos 2016'da hakkındaki soruşturma tamamlanana kadar geçici olarak meslekten uzaklaştırıldı.
Kurul, geçen hafta Sarıkaya'yı meslekten ihraç etti. Sarıkaya, hakkında başlatılan adli soruşturma kapsamında gözaltına alındı.
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-ferhat-sarikaya-tutuklandi-41013054
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
--Alıntı--
"Ferhat Sarıkaya'dan cemaat itirafları"
02.08.2016 12:11
*-*
Sarıkaya, görevden uzaklaştırıldığı dönemde maaşını cemaatin verdiğini, yurtdışına çıkması için de para verildiğini söyledi.Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı Şemdinli olaylarına ilişkin “çete kurmakla” suçlayan ve hakkında dosya hazırlayan dönemin VanCumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen cemaati soruşturmasını yürüten savcı Serdar Coşkun’a giderek çarpıcı itiraflarda bulundu.Cumhuriyet Gazetesi'nden Alican Uludağ'ın haberine göre halen Ankara Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan ve tanık olarak ifadesi alınan Sarıkaya, Şemdinli iddianamesinin içerisine Yaşar Büyükanıt’ın adının cemaatçi hâkim ve polis şefinin yardımıyla eklediğini anlattı.
Sarıkaya, darbe girişimi sonrasında tutuklanan Yargıtayüyesi İlhan Kaya’nın kendisine Hoca Efendi’nin, “böyle bir kahraman çıkmış, kendisine ve ailesine ölünceye kadar bakılacak, bu da size bir vasiyetimdir” dediğini söyledi. Sarıkaya’nın Cumhuriyet’in ulaştığı. itirafları özetle şöyle:
"SEN ÇALIŞKANSIN, ALTINDAN KALKARSIN"
Şemdinli’de Kasım 2005 günü olaylar patlak verdi. Yeni atanan başsavcı vekili İbrahim Özer de fezleke ile gelen bu soruşturmayı bana verdi. Sebebini sordum: Sen çalışkansın, altından ancak sen kalkabilirsin dedi. Soruşturmayı aldım ve KOM Müdürü Mustafa Uçkan ile bilgi toplama konusunda görüştüm.
"BÜYÜKANIT ÜZERİNDE YOĞUNLAŞ"
Sonradan Yargıtay üyesi olan İlhan Kaya, o zaman Van’da 3. Ağır Ceza Mahkemesi başkanıydı. Şemdinli’deki olayla ilgili soruşturma bana verildikten sonra beni yönlendirmeye başladı. Özellikle Yaşar Büyükanıt üzerinde yoğunlaşmamı istedi. Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanı olacağı kesin gibiydi. Şemdinli’deki olayın içerisine özellikle Yaşar Büyükanıt’ı katmamı istiyordu. Şemdinli olaylarını araştırmak üzere Meclis’te bir komisyon kurulmuş. Bu komisyona Diyarbakırlı, bir oğlu PKK tarafından öldürülen, bir oğlu da intihar süsü verilerek ölen Mehmet Ali Altındağ ifade vermiş. Mahkeme Başkanı İlhan Kaya, o ifadeyi bulmamı özellikle istedi. Ben de onun istediği gibi dosyaya katkısı olacağını düşünerek bu ifadeyi isteyip soruşturma evrakı içerisine aldım.
"BÜYÜKANIT DARBE YAPACAK"
İlhan Kaya, Yaşar Büyükanıt’ın askeri bir darbe yapacağını, bunun engellenmesinin çok önemli olduğunu ifade etti. Fethullahçı örgütlenmenin neden Yaşar Büyükanıt’ı hedef aldığını şimdi anlamaya başladım. Bu yapılanma, TSK içerisinde örgütlenebilmek için başlattığı girişimi tamamlamak için onu hedef almıştır.İDDİANAMEYİ POLİS GETİRDİŞemdinli olayının genel çerçevesi askeri bir vesayetin kurulmasını önlemek, seçilmiş, demokratik yoldan işbaşına gelen hükümetin korunmasını sağlamaktı. Bunu benden özellikle isteyen İlhan Kaya idi. KOM Müdürü Mustafa Uçkan’ın getirdiği bilgilerle iddianameyi yazmaya başladım. Getirilen bilgi ve belgeleri hukuki kısmını ben yazdım. Bir flash bellekle Mustafa Uçkan iddianamede yazılı bilgileri bana getirdi. Getirdiği bilgileri iddianameye kopyalayıp yapıştırdım.
HAKİM EKLEME YAPTI
Mahkeme başkanı iddianame taslağını hazırladıktan sonra görmek istedi. Ben de kendisine taslağı verdim. İlhan Kaya, bu taslak üzerine çalıştı. Birkaç paragrafını da kendisi yazdı. Yazdığı paragraflardaki iddialar çok ağırdı. Bunların içerisinde bulunmamasını istedim ancak “bir şey olmaz” dedi. Ben de bir askeri darbeye engel olacağımı düşünerek yazılanlara bir şey demedim. İlhan kaya, bu iddianamenin kendi mahkemesine düşmesini istiyordu. Bunu da sağladı. İki gün içerisinde iddianameyi kabul etti.
MÜFETTİŞLER DE GÜLENCİYDİ
İddianameyi Mart 2006’da mahkemeye vermiştim. Nisan ayında hakkımdaki soruşturma için bir başmüfettiş ve bir de müfettiş görevlendirildi. Başmüfettiş İbrahim Kır ve müfettiş Cevat Gül’ün de Fethullah Gülen cemaatinden olduğun sonradan öğrendim. Soruşturma sırasında görüştüm. Bana bir şey olmayacağını söylediler.
FAHRİ KASIRGA KARŞI ÇIKTI
Soruşturma evrakı nisan ayında kurula sunuldu. Müsteşar Fahri Kasırga (Şu an Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri) dışındaki diğer üyeler, ihraç talep ediyordu. Yalnızca Fahri Kasırga kınama cezası verilmesi gerektiği yönünde oy kullanmıştı. Nisan 2006’da açığa aldılar beni. İtiraz ve yeniden inceleme taleplerini mahkeme başkanı İlhan Kaya ile birlikte yazdığımız dilekçeler ile yaptık.
GÜLEN BENİM İÇİN VASİYET ETMİŞ
Kasım 2006’ya kadar ben açığa alındığım için maaşımın 2/3’ünü alabiliyordum. Meslekten ihraç edildiğim haberini İlhan Kaya verdi. Bana her türlü yardımın yapılacağını, bütün ihtiyaçlarımın karşılanacağını söyledi. Hoca Efendi’nin, “böyle bir kahraman çıkmış, kendisine ve ailesine ölünceye kadar bakılacak, bu da size bir vasiyetimdir” dediğini söyledi. Eksik ödenen 1/3’ünü İlhan Kaya elden getirip veriyordu.
HAKİMDEN 20 BİN LİRA
Ankara’ya yarı yıl tatilinde (Ocak 2007) ailemle birlikte geldim. Hâkim Burhan Yaz(MHP davasında muhalifler lehine kongre kararı veren icra hâkimi) o tarihlerde müfettişti. Benimle irtibat kurdu. Hakkımda suikast iddiaları olduğunu, yurtdışına çıkmam gerektiğini söyledi. Jitem’in suikast yapacağını anlattı. Bir süre benimle Adalet Müfettişi Burhan Yaz ilgilendi. Bana yurtdışına gitmek için 15- 20 bin TL kadar para getirdi.
GÜNEY AFRİKA'DA DESTEK
Vize istemeyen bir ülke olan Güney Afrika’ya 2007 Nisan ayında gittim. Güney Afrika’da çocukları bir okula yazdırdık. Masraflarını bu örgüt karşılıyordu. Benimle gerçek adını bilmediğim Tarık isimli birisi ilgileniyordu. Bu kişi Güney Afrika Cumhuriyeti’nin genel abisiymiş. Türkiye’ye dönmek istedim. Sonra hâkim Burhan Yaz da eşiyle birlikte geldi. Beni dönmemek için ikna etmeye çalıştı, öldürülebileceğimi söyledi.
HER AY PARA GETİRİYORDU
Döndükten sonra Ankara’da beni öğretmen Mehmet Saltan’a (Gazi Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı) teslim etti. Mehmet Saltan, her ihtiyacımı karşılayacağını söyledi. Bana 2-3 ayda bir telefon getiriyordu. Eski telefonu kırıp atıyordum. Başkası adına kayıtlı hat da getiriyordu. Her ay bir hâkimin, savcının aldığı maaş kadar para getiriyordu.
GENERALLERE TAZMİNAT
Ergenekon davaları başlamıştı ve Türkiye’de bulunmamın sıkıntı olacağını söylemeye başladı. Emekli generaller açtığı davalarda aleyhime tazminata hükmedildi. Mehmet Saltan bu paraları ödedi. Bosna’ya 2008 yılının ocak ayında gittim. Çocuklarımı okullarına yazdırdım. Çocuklar Bosna’da ne isterlerse Saltan her ay Türkiye’de toplayıp geliyordu. Saltan bana HSYK yapısının ve yasasının değişeceğini, ortam yatıştığında mesleğe kabul edileceğimi anlatıyordu. 2009 haziran ayına kadar Bosna’da kaldım ve tekrar ülkeme döndüm. Mehmet Saltan masraflarımı karşılamaya devam etti.
YURTDIŞINA GİRİŞ-ÇIKIŞ KAYITLARIMIN SİLİNDİĞİNİ SÖYLEDİ
Ankara’da iken avukat Murat Araç’ın yanında sigortalı olarak çalışmış gibi gösterildim. Orhan isimli Fatih Hastanesi’nin avukatı da yurtdışına çıkış girişlerle ilgili bilgisayar kayıtlarımın silindiğini söyledi.NEREYE ATANMAK İSTERSİNReferandum yapıldı ve HSYK yeniden oluşturuldu. Ben de başvuru yaptım. Yeni HSYK mesleğe kabul işlemini gerçekleştirdi. İbrahim Okur nereye atanmak istediğimi sordu. Ben de istedikleri bir görevi kabul edeceğimi söyledim. Beni Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na atadıklarını söyledi.
'HOCA EFENDİ'NİN VASİYETİ' DEDİLER
Mehmet Saltan mesleğe kabul işleminden sonra para getirmeye devam etti. Hoca Efendi’nin vasiyeti diyerek bana para veriyordu. Ben almak istemedim. Maaşım olduğunu söyledim. Toplu para da aldığımı söyledim. Ancak Hoca Efendi’nin vasiyeti bu para elimizde kalacak diyerek bana para vermeye devam etti. Çocuklarımın okul masrafının yarısını veya tamamını bana getirip ödüyordu. 2 yıl öncesine kadar Mehmet Saltan bu parayı getirip vermeye devam etti. Ben dini bir cemaat olarak gördüğüm Fethullah Gülen ve yapılanması ile 17-25 Aralık 2013 sonrasında irtibatımı kesmeye karar verdim. Bu yapının dini bir cemaat olmadığını, hukuka aykırı faaliyetlerde bulunduğunu sezmeye başladım. Mehmet Saltan ile irtibatımı kestim. 15 Temmuz günü gerçekleşen askeri darbeye teşebbüs olayından sonra vicdanen rahatsız oldum. Ailemle de görüştüm. Bütün bildiklerimi anlatmaya karar verdim.
"BÜYÜKANIT'IN KANADINI KIRDIN"
Ben soruşturmayı vatan sevgisi, seçilmiş hükümetin askeri bir darbe ile işbaşından uzaklaştırılmasını önlemek için yapmıştım. İddianameyi yazdığım için Mehmet Saltan bana görüşmeler sırasında Yaşar Büyükanıt’ın kolunu kanadını kırdığımı, askeri bir darbe yapamaz hale getirdiğimi ve darbeyi deşifre ettiğimi söylüyordu.
YENİ ASYA GRUBUNDANIM
Benim okul hayatım (Nur cemaatinin) Yeni Nesil (Asya) grubu içerisinde geçti. Fethullah Gülen cemaati ile hiçbir zaman ilişkim olmadı. Benim içinde yetiştiğim grupla Fethullah Gülen grubu zihin olarak birbirine uymaz. Ben bu grubun evrimleşip silahlı bir terör örgütüne dönüşeceğine hiçbir zaman ihtimal vermiyordum. Mehmet Saltan, Gazi Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısıdır.
'SİZE LANET OLSUN ŞEREFSİZLER DEYİP KAPATTIM'
Bu darbe olayından sonra İngiltere’ye gittiğini biliyorum. Kendisiyle whatsAppüzerinden beni araması üzerine konuştum. Bu alçak kalkışmadan haberi olup olmadığını sordum. O da bana ‘Ne münasebet’ dedi. Ben de ‘Size lanet olsun Allah belanızı versin şerefsizler” diyerek telefonu kapattım.
CEMAAT İSTEDİ, EŞİM BAŞINI AÇTI
Ben Aksaray Güzelyurt ilçesinde cumhuriyet savcısıyken 1998 yılında aynı yerde görev yapan Fethullah Gülen grubundan olduğunu bildiğim Mehmet Hamza Çebi, (Poyrazköy davasında mahkeme üyesiydi) özellikle herkese göstererek içki içerdi. Mehmet Saltan ile tanışana kadar eşim tesettürlü idi. Mehmet Saltan Bosna’ya gitmeden önce eşimin tesettür kullanmamasını ve başını açmasını istedi. Eşim de tesettürü bıraktı.
GÜLEN'İ TANIMAM DEMİŞTİ
Savcıya verdiği ifadede eşi ve çocuklarıyla birlikte 2007 yılının Nisan ayında Güney Afrika Cumhuriyet’ine gittiğini söyleyen Ferhat Sarıkaya, 2010 yılında Vatan gazetesinde yayımlanan röportajında yurtdışına çıkıp çıkmadığıyla ilgili bir soruya “Hayır. Benim pasaportum bile yok” yanıtını vermişti. Sarıkaya, “Fethullah Gülen’le görüştünüz mü? Cemaat bağlantılarınızdan söz ediliyor” şeklindeki soruyu ise “Öyle bir şey yok. Kendisini tanımıyorum bile” diye yanıtlamıştı.
Kaynak: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ferhat-sarikayadan-cemaat-itiraflari-143217h.htm | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:50 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER
--Alıntı--
"Kocaeli Belediyesi’nin ihale oyunları"
Yazı: Murat Ağırel / Odatv.com 04.12.2018 20:11
*-*
Kocaeli Belediyesi raporlarında, diğer belediyelerde de olduğu gibi ihale usulsüzlükleri mevcuttur. Raporlardaki çok ilginç tespitleri sizler ile paylaşmak isterim.
Sayıştay’ın yayınlamış olduğu raporları incelemeye, sizlere aktarmaya devam ediyorum. Bu yazımda size aktaracağım rapor Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne ait 2017 Sayıştay Raporu’dur.
Kocaeli Belediyesi raporlarında, diğer belediyelerde de olduğu gibi ihale usulsüzlükleri mevcuttur. Raporlardaki çok ilginç tespitleri sizler ile paylaşmak isterim.
Bizler bir ürün alacağımız zaman ne yaparız? Her yerden araştırır, en uygun fiyatlısını bulur ve alırız. Bir nevi pazar araştırması yapar ve maliyet analizi yaparız. Belediyelerde de durum neredeyse aynıdır. Belediye bir ihale açacağı zaman öncelikle ihale konusu ürün ile ilgili piyasada işin ehli firmalardan fiyat araştırması yapar ve yaklaşık maliyet hesabını belirler. Bu durum hakkında Hizmet Alım İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin ‘Yaklaşık maliyete ilişkin ilkeler’ başlıklı 7'nci maddesinde "İdare tarafından, ihale onay belgesi düzenlenmeden önce, bu Yönetmelikte belirlenen esas ve usullere göre ihale konusu malın KDV hariç olmak üzere yaklaşık maliyeti hesaplanır ve dayanaklarıyla birlikte bir hesap cetvelinde gösterilir" denilmiştir.
Kocaeli Belediyesi peki ne yapmış dersiniz? Piyasa araştırması elbette yapmış ama yanlış şekilde yapmıştır. Mesela belediye bir organizasyon yapacak ve bunun için bir ihale açacak, organizasyon muhteviyatı için de fiyat araştırması yapıyor. Siz olsanız fiyatı nerden araştırırsınız? Organizasyon işi yapan firmalardan ve piyasa rayiç bedelleri üzerinden değil mi? Kocaeli Belediyesi organizasyon işinin bedelini İnşaat firmalarına, müteahhitlere sormuş! Bakın Sayıştay Raporunun 8. sayfasında bu konu hakkında ne diyor;
İdare tarafından ihale edilen bazı işlerin fiyat araştırmasından elde edilen fiyatların piyasa rayiçlerini yansıtmadığı anlaşılmıştır.
Örnek olarak seçilen “Kocaeli Genelinde Muhtelif Organizasyonlar, Periyodik Kültürel Etkinlikler, Konser Organizasyonları ile Tanıtım ve Duyuru Çalışmaları Hizmet Alım İşi”nin birim fiyat teklif cetvelinde, konusu baskı malzemeleri ve basım işi temini olan iş kalemlerinin fiyatları diğer iş kalemleri ile birlikte topluca ihaleye katılması muhtemel müteahhit firmalardan sorulmuş, baskı malzemeleri temini ve basım işi ile iştigal eden işletmelere ise müracaat edilmemiştir.
‘Spor Okulları Organizasyonu’ adlı başka bir ihalede de benzer bir hata tespit edilmiştir. 35 kalem araç ve spor malzemesi ve 10 kalem işçilik temini olan işin ihalesindeki bütün iş kalemlerinin topluca taahhüt fiyatları sorulmuştur. Topluca fiyat sorulan firmalar ise bizzat temin edemedikleri iş kalemleri için işletmelerle anlaşarak fiyat bildirmektedirler. İşletmelerle anlaşılan karlı ve katma değer vergili fiyatlara mükerrer kar ilave edilerek oluşturulan taahhüt fiyatları gerçek piyasa rayiçlerini yansıtmamaktadır. Ayrıca, yaklaşık maliyet cetvelinde yer alan unsurların ihaleye katılması muhtemel müteahhit firmalardan sorulması ihale tarihine kadar gizli kalması gereken yaklaşık maliyetin açığa çıkmasına sebep olacak, fiyatların sözkonusu unsurları doğrudan temin ve tedarik edebilecek işletmelerden sorulması ise sözkonusu unsurların vergisiz fiyatlarının ve kar oranının hesaplanmasını kolaylaştıracaktır.
*-*
Belediye yetkilileri ihale olmadan önce fiyatları devamlı Belediye ile iş yapan Müteahhit ve İnşaat firmalarından aldığı görülmüştür. Belediye yetkilileri bir nevi ‘’bu iş yapılacak hani bilginiz olsun’’ der gibi bilgilendirme yapmaktadır. Bu sayede söz konusu ihale açıldığı zaman, o yörede bulunan bütün konuya vakıf firmalar ihalede vermeleri gereken fiyatları da hemen hemen tahmin etmiş oluyorlar.
Hatta belediyenin fiyat sorduğu devamlı iş yaptığı şirketler ile bağları öylesine güçlü ki, şirketler belediye yetkililerine kaşeli imzalı boş antetli kağıtlarını dahi bırakıyorlar. Belediye yetkilileri ihale teklifi alacakları zaman şirket yetkililerinin (hemen kötü düşünmeyin, sanırım yorulmaması için) boş antetli kağıtlarını kendileri doldurup! Şirketler adına teklif vermiş oluyorlar. Bu benim iddiam değil, Sayıştay’ın raporundaki resmi tespittir. Sayıştay raporunun 21. sayfasında aynen şu şekilde belirtmiştir;
‘’Kırsal ve Tarımsal Hizmetler Şube Müdürlüğünün muhtelif işlerde kullanılmak üzere yaptığı mal alımı ihalelerinin bazılarının ihale dosyasında yüklenici tarafından imzalanmış, kaşelenmiş boş kağıtların olduğu görülmüştür.’’
Kocaeli Belediyesi ihalesini kim organize ediyorsa gerçekten helal olsun. İhaleleri adrese teslim edebilmek için kanunların önünden arkasından öyle güzel dönüyorlar ki şaşırırsınız. Bakın Belediye yetkilileri ne kurnazlıklar yapmış;
4734 sayılı Kamu İhale Kanununun ‘Pazarlık usulü’ başlıklı 21' inci maddesinin f bendi kapsamında ‘’pazarlık usulüyle ihale yapılması için işin yaklaşık maliyetinin 195.205,00 TL ye eşit veya bu tutarın altında olması gerekmektedir.‘’ denilmektedir.
Belediye yetkilileri bu maddeye aynen uymuştur ve ihaleleri pazarlık usulü ile belirledikleri firmalara vermiştir. İhaleyi verdikten hemen sonra ise pazarlık usulü sınırı olan rakamı çok aşacak ek sözleşmeler yapmıştır. Hemen raporda belirtilen örnekler ile açıklayalım;
15 Temmuz Şehitlerini Anma Programı Organizasyonu İçin biri 14.07.2017 diğeri 12.07.2017 tarihinde ihaleye çıkılmıştır. İhale organizasyonun yapılacağı tarihlere lütfen dikkat ediniz! Etkinlik yapılacağı aylar öncesinden belli olmasına rağmen ihale tarihi etkinlik gününden 2-3 gün öncesi yapılmaktadır. Bu sayede ‘’zaman kısıtlıydı‘’ denilebilmektedir. İhale ’’pazarlık usulü ‘’ olsun diye ikiye bölünmüştür. İlk ihalede sahne, Ses Sistemi, Işık Sistemi Kurulumu Ve Canlı Yayın Hizmet Alımı İşi, İkinci ihalede ise ‘’15 Temmuz Şehitlerini Anma Programı Organizasyonu Hizmet Alımı İşi’’ ihale edilmiştir. Her iki ihalenin de ihale bedeli tam sınırda olan 193 bin TL ‘dir.Tahmin edeceğiniz gibi ihaleler pazarlık usulü verilmiştir.Her iki ihale verildikten hemen sonra 14.07.2018 tarihinde İş artış kararı alınıyor.İhaleyi alan firma ile ek protokol yapılıyor. Yapılan iş artışı nedeni ile İlk ihale için 38 bin 715TL, ikinci ihale için 38 bin 710 TL ek bedel ödediği görülmüştür.Bu şekilde ihaleler kanun ve yasaların arkası dolanarak adrese teslim edilmiş olmaktadır.
Sayıştay raporlarını incelemeye ve sizlere aktarmaya devam edeceğiz. Umut ediyorum ki, bu raporlarda belirtilen hususları yüce Türk adaletinin yürekli savcıları görecek ve bu yetkililer hakkında kamuyu zarara uğratmaktan gerekli cezaları almaları için Hukuk karşısına çıkaracaklardır. Yine umut ederim ki, güzide basınımız ODATV kadar cesur olur ve bu raporları, yapılan usulsüzlükleri ekranlarına taşır.
*-*
Kaynak: https://odatv.com/kocaeli-belediyesinin-ihale-oyunlari-04121852.html | |
|
|
Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:50 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER
--Alıntı--
"Devlet yandaş işadamına 69 milyon TL “bağışladı”
Murat Ağırel yazdı - Odatv 15.12.2018 19:41
*-*
Sayıştay Raporlarının TMSF (Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ) ile ilgili yazımızın 3.bölümünü sizlerle paylaşmış bulunuyorum. TMSF hakkında ki ilk iki yazımızda Digitürk’ün Bein Media Group’a satışında yapılan ve Sayıştay’ın raporunda sorduğu kayıplar ile ilgiliydi.
GÜÇBİRLİĞİ HOLDİNG, TMSF'YE DEVREDİLMİŞTİ
Sayıştay’ın TMSF hakkında düzenlediği raporda belirtilen usulsüzlükleri aktarmaya devam ediyorum.
İzmir… Kimisi için ‘’Gavur’’ kimisi için ise ‘’Gelinlik Kız’’... Bizler için ise Çağdaşlığın, Modernliğin timsali Özgürlük şehri diye gördüğü kadim şehrimizdir İzmir.
Tüm İzmirli dostlar temeli 18 yıl önce atılan ancak davalar ile değişen imar planları nedeniyle yapılamayan ve "Basmane Çukuru" olarak adlandırılan Ege Dünya Ticaret Merkezi projesini bilirler.
İkiz kulelerden oluşan, alışveriş ve iş merkezi, sinema ve otoparkın bulunduğu proje ve imar planıyla ilgili eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur tarafından hukuki süreç başlatılmıştı. 1999 yılında yürütmeyi durdurma kararıyla temel aşamasında kalan projenin ana hissedarı Güçbirliği Holding, TMSF'ye devredilmişti.
TMSF, Güçbirliği Holding’den doğan alacakların tahsili için "Basmane Çukuru" diye tabir edilen arazi ile ilgili İzmir Büyükşehir Belediyesi ile anlaşıp “Ege Dünya Ticaret Merkezi Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” adı ile 19.01.2016 tarihinde ihaleye çıkmıştır. Gerçekleştirilen ihale sonucunda, 80 milyon USD bedelle kazanan firma Folkart Yapı bünyesindeki Livamine Madencilik olmuştur.
Fon Kurulu, Ege Dünya Ticaret Merkezi Ticari ve İktisadi Bütünlüğü ihalesini, 24.03.2016 tarihli ve 2016/43 sayılı kararı ile ihaleyi onaylamış ve ihale peşinatı olarak da 10 milyon USD, 28.04.2016 tarihinde ihale alıcısından tahsil etmiştir. Buraya kadar her şey normal gözüküyor değil mi?
FİRMA 69 MİLYON TL KAZANÇ SAĞLAMIŞ, KAMU ZARARA UĞRAMIŞ
Sayıştay’ın raporunda belirttiği anormal durumu hemen aktarayım;
İhaleyi alan Folkart Yapı 31.05.2017 tarihinde TMSF kuruluna bir başvuru yapıyor. Kalan bakiye olan 70 Milyon Dolar’ın TL’ye çevrilmesini istiyor. TMSF Kurulu 08.06.2017 tarih ve 2017/140 sayılı kararı ile söz konusu firmanın bakiye borcu olan 70 Milyon USD’yi kurulun 01.12.2016 tarihli ve 2016/367 sayılı kararı kapsamında 01.11.2016 TCMB kuru olan 3,1037 TL’yi baz alarak 24 eşit taksitte ödenmek üzere kabul ediyor.
TMSF’nin bu başvuruyu kabul ederken dayandırdığı gerekçe olan 01.12.2016 tarih 2016/367 sayılı kararda özetle ne diyor?
“Kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılacak mal ve hizmet ile yapım ihalelerinin ‘TL’ bazında yapılması hakkında yönetmelik değişiklikleri paralelinde piyasalarda finansal istikrarın sürdürülmesi için alınan önlemlere Kurum tarafından katkı sağlanması...”
Burada alınan temel kriter ile yapılan işlem arasında, izahı güç bir çelişki vardır. Mal alımlarının TL ile yapılması ve Mal satışlarının TL ile yapılması kamu yararı açısından birbirine tam anlamıyla zıtlık teşkil etmektedir. Mevcut ihale alım ihalesi değil, satış ihalesidir. Ne kadar yüksek rakam ile satılır ise borca karşılık kamu adına tahsil edilecek rakam da o kadar yükselecektir.
Sayıştay’ın bu husus hakkında raporunda belirttiği kısmı aynen aktarıyorum;
"Bunu rakamsal olarak ifade etmek için, 13.04.2018 tarihli TCMB USD satış kuru olan 4,08 TL ile TMSF’nin söz konusu alacağı 70 milyon USD’nin Türk lirasına dönüştürüldüğü kur olan 3,10 TL arasındaki farka bakmak yeterli olacaktır. Aradaki fark, 68.754.000,00 Türk lirasıdır. Bu durum, Fon’un yukarıdaki kur hesabıyla, yaklaşık 69 milyon Türk lirası alacağından vazgeçmesi anlamına gelmektedir. Fon alacaklarında oluşan bu muazzam eksilme ve oluşan Fon zararının, piyasalardaki finansal istikrara katkı sağlayacağını iddia etmek, izahtan vareste bir yaklaşım olacaktır."
Sayıştay raporlarından anlıyoruz ki TMSF’nin vermiş olduğu karar ile ihaleyi alan firma 69 Milyon TL kazanç sağlamış, Kamu zarara uğramıştır.
Şaşırdınız mı? Daha durun, bir bam teli daha var. Bu bam teline dokunmadan olmaz. İhaleyi alan Folkart Yönetim Kurulu Başkanı kim? AKP’ye yakınlığı ve Devlet’ten aldığı ihaleler ile bilinen Ethem Sancak’ın yeğeni Mesut Sancak’tır.
Yazımıza burada nokta koyup yeni raporları hazırlamaya koyulalım… Yazılması, tarihe not düşülmesi gereken daha çok konumuz var!
Kaynak: https://odatv.com/devlet-yandas-isadamina-69-milyon-tl-bagisladi-15121804.html
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
--Alıntı--
"Katar sevdası nelere kâdir"
Murat Ağırel yazdı / Odatv 10.12.2018 03:23
*-*
Sayıştay’ın “telafi edilmesi gerekir” dediği rakamları da vatandaşlar olarak nasıl telafi edeceğimizi de düşünmeye başlasak fena olmaz...
Sayıştay raporlarında yer alan Belediyelerdeki usulsüzlüklerin birçoğunu sizlere aktardım. Belediyeler hakkında yayınlanan raporlara burada virgül koyup, Sayıştay’ın yayınladığı diğer kamu idarelerine ait olan raporları sizlere aktarmaya devam edeceğim.
Sayıştay’ın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) hakkındaki düzenlemiş olduğu rapor çok kapsamlı ve dikkat çekici hususlar barındırdığından, raporun tüm detaylarını sizlere birkaç yazı ile aktarmaya çalışacağım. Hadi gelin hep birlikte hafızamızı da tazeleyerek Digiturk satışına bir göz atalım;
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), 5411 sayılı Bankacılık kanunundan kaynaklanan yetkilerini kullanarak Çukurova Grubu’ndan alacaklarının tahsili amacıyla aralarında Digiturk’ün de olduğu gruba ait 10 şirketin yönetimini 24.05.2013 tarihinde devraldı.
Milyonlarca abonesi ile Türkiye’nin en büyük dijital platformu Digitürk’tür. Maliki ise Krea İçerik Hizmetleri ve Prodüksiyon A.Ş. (Krea/Şirket)’dir. Krea’nın satıştan önceki en büyük hissedarı da, şirketin %99,99hissesine sahip olan Hollanda firması olup bu firmanın büyük ortağı ise %53,3’lük hisse oranı ile Fintur Technologies B.V. (Fintur)’dir. Bu durumda bahsi geçen Hollandalı firmanın büyük ortağı Fintur, Digiturk’ün de büyük ortağı olmaktadır.
TMSF devraldığı Digiturk’ü satıp Devlet’in uğradığı zararı tahsil etmek istemiş, bu sebeple Digiturk’ün satışı için İhaleye dahi çıkmadan(!) Katarlı iş adamı Nasser Al-Khelaifi’nin şirketi beIN Medıa Group LLC ile 30 Haziran 2015 tarihinde hisse alım sözleşmesi yaptı.
Buraya kadar her şey normal gibi gözüküyor. Öyle ya, neticede Devlet’in uğradığı zarar tahsil edilecek, şahane bir durum. İşin iç yüzünün ise hiçte öyle olmadığını Sayıştay raporlarından öğrenmiş bulunuyoruz. Buyurun raporda yazılanlara;
Digiturk’ün nihai satış bedeli 30.06.2015 tarihli Hisse Alım Sözleşmesi’ni tadil eden ve 02.06.2016 tarihinde imzalanan Tadil Sözleşmesiyle, 937 Milyon 799 Bin dolar olarak belirlenmiştir. Bu satıştan Fintur’un yani dolayısıyla Fon’un payına, azami 292 Milyon 199 bin dolar (ortaklara olan borçlar ve diğer yükümlülükler düşüldükten sonra kalan tutar) düşmektedir. Hisse Satış Sözleşmesi ile satış bedelinin %60’lık kısmının birinci taksitte, %40’lık kısmının ise ikinci taksitte ödenmesi kararlaştırılmıştır. beIN Medıa Group LLC, Fon’a ödeyeceği birinci taksit olan153 Milyon 479 bin dolarını Digiturk’ün geçmişe ait ödenmemiş vergi benzeri mali yükümlülüklerini gerekçe göstererek 44 milyon 578 bin dolarlık kısmını kesinti yaptı.
EKSİK TAHSİLAT ÜZERİNE SAYIŞTAY SORUYOR
İkinci taksit olan 138 Milyon 719 bin dolar tutarının ise, 30 Milyon 917bin dolarını yine aynı vergi benzeri mali yükümlülükler sebebiyle kesinti yaptı.
BEIN MEDIA GROUP’un yaptığı kesintiler bitti mi? Hayır tabii. Yaptığı bir kesinti daha şu şekilde;
Digiturk’ün Spor Toto’ya kullandırdığı reklam ve diğer hakları, 3.kişilere kullandırması halinde elde etmesi muhtemel reklam geliri ve diğer yan gelirlerin toplam tutarından, Spor Toto’dan fiilen elde ettiği reklam gelirleri ve diğer yan gelirlerin toplam tutarının çıkarılması sonucunda bulunan fark tutarının, mevzuata aykırı olarak Fonun payına düşen satış gelirinden indirildiği görülmüştür.
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ile Spor Toto arasında daha önce Türkiye Süper Ligi 2015-2016 sezonuna ilişkin olarak imzalanan sözleşme (Spor Toto Sözleşmesi- Süper Lig İsim Sponsorluğu Hakkı Devir Sözleşmesi) 2016-2017 sezonu için de yenilenmiştir.
Digiturk’ün Hisse Alım Sözleşmesinde ise taraflar, sözleşmeyle yenilenen ve Spor Toto’ya tanınan hakların üçüncü kişilere kullandırılması halinde, Digiturk’ün elde etmesi muhtemel reklam gelirinin ve diğer yan gelirlerin toplam tutarından, Spor Toto’dan fiilen elde ettiği reklam gelirleri ve diğer yan gelirlerin toplam tutarının çıkarılması sonucunda bulunan rakamın, Fon’un payına düşen satış gelirinden indirilmesi konusunda mutabık kalmışlardır.
Bu kapsamda, alıcı beIN Group Fon’un payına düşen satış gelirinin ikinci taksit ödemesinden; 2015/2016 sezonuna ilişkin olarak 418 bin 576 dolar 2016/2017 sezonuna ilişkin olarak ise 1 milyon 107 bin dolar olmak üzere toplam 1 milyon 526 bin dolar kesinti yapmıştır.
TMSF’nin Katarlı alıcı firmadan toplamda 77 milyon 021 bin dolarlık eksik tahsilât yapması üzerine Sayıştay soruyor?
Vergi benzeri mali yükümlülükler başlığıyla Fonun gelirinden yapılan toplam 75 Milyon 495 Bin dolarlık kesinti Digiturk’ün hangi geçmiş kamu borçları ile alakalıdır, ne zaman tahakkuk etmiştir, ne zaman muaccel hale gelmiş ve ödenmeyip temerrüde düşülmüştür. Öte yandan mali yükümlülüklerine istinaden kesinti yapılan bu tutarın ilgili kamu kuruluşlarına ödendiğine dair kanıtlayıcı evraklar mevcut mudur?
TMSF: Cevap vermiyor.
SAYIŞTAY: Digiturk’ün satışından elde edilen gelirin Fon payına düşen kısmından, sözleşme ile yüklenen bazı yükümlülükler karşılığında kendisine ödenecek tutarı; bu yükümlülüklerin hiç olmadığı bir durumda elde edebileceği ki nasıl hesaplandığı da anlaşılamayan potansiyel kazanç tutarından çıkarmak suretiyle bulmuş olduğu 1 Milyon 526 bin dolarlık fark tutarını Fon payına düşen satış gelirinden düşmesi mümkün görülmemektedir. Yapılan hesaplama hangi yöntemle ve nasıl yapılmıştır?
TMSF: Cevap vermiyor
Sayıştay baktı ki TMSF den cevap alamıyor mecburen raporun sonuç kısmına deyim yerinde ise içini döküyor… Sonuç kısmını aynen aktarıyorum;
“Digitürk’ün vergi benzeri mali yükümlülüklerine ilişkin borçlarını gösteren kanıtlayıcı belgeler olmadan, şirket satışından elde edilen gelirin Fon payına düşen kısmından kesinti yapılabilmesi mümkün olmadığından, ilgili kamu kurumuna ödenmek üzere Fon’un payından yapılan 75.495.674,69 USD’lik kesinti tutarının telafi edilmesi gerekmektedir.
Mevzuata aykırı şekilde, Fon payından 1.526.207,00 USD’lik kesinti yapılmasına icazet verilmesi sonucu oluşan gelir kaybının telafi edilmesi gerekmektedir.
Bulgumuza konu edilen ‘kaynağı belli olmayan vergi benzeri mali yükümlülük kesintileri’ hususu ile ilgili olarak Fon tarafından herhangi bir açıklama yapılmamıştır.”
Sayıştay TMSF’ye biz yurttaşlar adına “bu paraları neye istinaden eksik tahsil ettin” diye soruyor ama TMSF cevap vermeye tenezzül dahi etmiyor. Bir nevi sözü sana “hesap vermem” demeye getiriyor.
Ne güzel değil mi? İhalesiz bir kurum satılıyor. Alan firma kafasına göre hiçbir evrak, belge, kanıtlayıcı vesika ve hesaplama sunmadan şunu kestim, bunu kestim diyerek eksik para yatırıyor. TMSF de alıcı firmaya bu kesintiler neye istinaden diye sorma ve belge talep etme gereği duymuyor. Sayıştay sorumlu olan TMSF’den hesap soruyor ama “Sen karışamazsın” der gibi cevap vermiyor. Kimse de TMSF’ye neden demiyor ya da diyemiyor.
Eksik yatırılan tutar 77 milyon 021 bin dolar sözleşme tarihin kuru ile hesaplarsak;
77.021.000 x 2,69 = 207 Milyon 186 Bin Türk Lirası! (207 Trilyon 186 Milyar Türk Lirası)
Kaç tane okul, kaç tane hastane, kaç tane yatırım yapılacağını varın siz düşünün…
Hazır düşünmeye başlamışken Sayıştay’ın “telafi edilmesi gerekir” dediği rakamları da vatandaşlar olarak nasıl telafi edeceğimizi de düşünmeye başlasak fena olmaz…
Eeee böyledir bizim “KATAR” sevdamız…
Sayıştay’ın TMSF raporunun ikici bölümünde görüşmek üzere…
Kaynak: https://odatv.com/katar-sevdasi-nelere-kdir-10121824.html
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
--Alıntı--
"Digiturk satılırken cebimizden çıkanın farkında mısınız"
Murat Ağırel yazdı / Odatv 12.12.2018 20:53
*-*
Milyonlarca abonesi olan Digiturk’ün satışında ihale ile satışa çıkılmış olsaydı şayet, Katarlı firmanın alım şartları ve sağlanan imkânlar ile satın almak isteyecek yüzlerce Türk firması mutlaka olurdu...
Bir önceki yazımda Sayıştay’ın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ile ilgili düzenlemiş olduğu raporda bulunan bilgilere yer vermiştim. Dizi halinde raporun detaylarını yazamaya devam edeceğimi belirtmiştim.
İlk yazımızı okuyamayanlar için özetlemek gerekir ise; beINMedia Group,Digiturk ‘ün satışından doğan alım anlaşması gereği TMSF’ye ödemesi gereken 292 Milyon 199 bin dolarlık tutardan 77 milyon 021 bin dolarlık kısmı herhangi bir belge sunmadan kestiği ortaya çıktığını aktarmıştım.
Sayıştay’ın bu durumu TMSF’ye sorduğunu ve herhangi bir cevap alamadığını sizlere aktarmıştım.
Ama dahası var…
Raporda belirtilen ilginç durumları aktarmaya devam edelim.
Sayıştay raporlarında, Katarlılara satış esnasında Digiturk’ün 135.582.862,29 Dolar tutarında sözleşme tarihi kuru ile hesaplandığında ise (kur 2,95) 399 milyon 969 bin Türk lirası ÖİV (Özel İletişim Vergisi) borcu olduğu belirtilmiş ve bu borcu alıcının ödeyeceği sözleşmede ifade edilmişti.
beIN MedıaGroup bu borcun ödemesini belirtilen sürede yapmadığı için de 22 milyon 915 bin Türk lirası faiz işletildi. Toplam ödenmesi gereken ÖİV tutarı faizi ile birlikte borç, 422 milyon 885 bin Türk lirasına çıktı.
Sonrasında anlaşma imzalandı, beIN Media Group Digiturk’ü 26.08.2016 tarihinde devraldı. beIN Media Group devralma işlemleri bitince soluğu vergi dairesinde aldı.
Sonra ne mi oldu?
Tabi ki devreye iktidar girdi…
Katarlılar, “Bazı Alacakların Yeniden yapılandırmasına ilişkin 6736 Sayılı Af Kanunundan” yararlanmak için başvurdu ve bu aftan yararlandırıldı.
Faizi ile birlikte 422 milyon 885 bin Türk lirası olan ÖİV borcu af kanunu sayesinde 258 milyon 716 bin Türk lirasına düşürüldü.
Düşünebiliyor musunuz…
Milletin cebinden çıkan fark tam olarak 164.1 milyon lira!
DAHA BİTMEDİ
beIN Media Group, 29.09.2016 tarihli 2 adet “vergi dairesi alındı belgesini” TMSF’ye borcun ödendiğine dair sundu.
“Ne var bunda” dediğinizi biliyorum…
Anlatayım.
beIN Media Group’un vergi dairesine ÖİV borcu nedeni ile yaptığı ödeme 258 milyon 716 bin Türk lirası ama TMSF’den ÖİV borcu nedeni ile kestiği rakam 399 milyon 969 bin Türk lirası!
Yani beIN Media Group, göz göre göre TMSF’ye kalması gereken 141 milyon 252 bin Türk lirasını yok etti. TMSF yetkilileri ise bu duruma sessiz kaldı.
Sayıştay’ın konu hakkında rapordaki sonuç olarak yazdığı kısmı aynen aktarıyorum;
“Kurum cevabi yazısında, bulgumuza konu edilen husus ile ilgili olarak sadece yukarıdaki açıklamaların yapılmasıyla yetinilmiş, yazı ekinde bulgumuzun ilişiğini giderecek ya da kendi iddialarını destekleyecek hiçbir kanıtlayıcı belge gönderilmemiştir. Kurum tarafından yapılan açıklamalar kanıtlayıcı belgelerle desteklenmediğinden, bulgumuzun ilişiği de giderilememiştir. Dolayısıyla fazla kesinti tutarı olarak bulgumuzda esas alınan 141.014.557,54 TL’lik tutar revize edilmemiştir.Bu itibarla, Fon payından fazladan kesilen 141.014.557,54 TL’lik ÖİV kesintisinin Fon’a iadesinin sağlanması gerekmektedir.”
Böylelikle ne oldu?
Katarlılar 164 milyon liranın ardından 141 milyon lirayı da kasaya koydu.
BUNLAR DA YETMEDİ
TMSF’nin devir işlemleri sırasında ise borçların tahsili için Çukurova gruba ait içinde Digiturk’ün de olduğu 10 şirkete el koydu. Borçları tahsil etmek için el koyduğu şirketleri satmak istedi.Satış gelirleri ile meydana gelen mağduriyetleri gidermeye çalıştı.
Ancak, Sayıştay’ın raporunda belirttiği durumlar akıl alır gibi değil.
Çünkü Digiturk satışından TMSF’ye düşen miktar 292 milyon 199 bin Dolar. Bu miktardan beIN Group Media, vergiler ve diğer kamu kurumlarına ödeme gerekçesi ile 77 milyon 021 bin Dolar, ÖİV gerekçesi ile de 141 milyon 252 bin Türk lirası (Sözleşme günü kur 2,69) yani 52 milyon 510 bin Dolar daha kesinti yaptı.
Yani…
beIN Media Group TMSF’ye ödemesi gereken tutardan toplam olarak 129 milyon 531 bin Türk lirası kesinti yaptı.
Sayıştay raporlarındaki rakamları incelediğimizde, TMSF Digiturk’ün satışından elde edeceği gelir aslında 292 milyon 199 bin Dolar olacak iken beIN Media Group’un yaptığı kesintiler nedeni ile tahsil ettiği rakam ancak ve ancak 162 milyon 668 bin Dolar oldu.
İşin acı yanı şu!
Herhangi bir belge sunulmadan emrivaki ile sokaktaki vatandaşın cebinden kesilen 129 milyon 531 bin Dolar rakam söz konusudur.
Sayıştay raporunda detayları ile bu konudan bahsediyor.
Katarlı firma tarafından kesilen, ödenmeyen bu tutar TMSF den değil bizatihi Türk Milleti’nin her bir ferdinin kazançlarından, geleceğinden kesiliyor.
Gelelim asıl konuya…
Milyonlarca abonesi olan Digiturk’ün satışında ihale ile satışa çıkılmış olsaydı şayet, Katarlı firmanın alım şartları ve sağlanan imkânlar ile satın almak isteyecek yüzlerce Türk firması mutlaka olurdu.
Sayıştay denetlemiş ve raporlamış ben ise sizlere aktarmış bulunuyorum.
Takdir siz değerli okuyucularındır…
Kaynak: https://odatv.com/digiturk-satilirken-cebimizden-cikanin-farkinda-misiniz-12121857.html | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:50 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER
--Alıntı--
"CİRİT'i ne yapacaktınız"
Yeni Şafak 26 Aralık 2018, 04:00 Son Güncelleme: 26 Aralık 2018, 10:39
*-*
*-*
Türkiye’de casusluk örgütü gibi faaliyet gösteren FETÖ, yerli silahlarla ilgili de düzenli raporlar tuttu. ASELSAN soruşturmasında itirafçı 23 mühendisten biri, mahrem imamın CİRİT füzesiyle ilgili de bilgi istediğini söyledi. Lazer güdümlü CİRİT, terörle mücadelede etkin kullanılan silahlardan biri olarak biliniyor.
Türkiye’nin savunma sanayindeki milli projelerde görev alan FETÖ’cü 23 mühendis itirafçı oldu. FETÖ’nün takibinde olduğu projelerde görevli mühendislerle birebir görüştüğünü belirten şüpheliler, son dönemde teröre indirilen darbede büyük payı olan lazer güdümlü CİRİT Füzesi başta olmak üzere birçok kritik projeyle ilgili sorumlu mahrem imamların bilgi aldığını anlattı.
Yerli savunma sistemlerini dışa bağımlıktan kurtarmanın ve millileştirilmesinin önünde en büyük engellerden birisi olan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), ASELSAN başta olmak üzere birçok milli projeye imza atan savunma sanayi kurumundan temizlendi. Ancak hala görevlerine devam eden ve deşifre edilmemiş örgüt üyeleri ile mahrem imamların tespitine yönelik çalışmalar sürüyor.
MİT VE EMNİYET ORTAK ÇALIŞTI
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında söz konusu çalışmayı ise Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve Ankara Mali Mücadele Şube Müdürlüğü yürütüyor. İstihbari ve HTS analiz çalışması sonucunda, örgütün ASELSAN yapılanmasında görevli imam pozisyonundaki 22 kişinin operasyonel hat kullandığı anlaşıldı. Ayrıca mahrem imamların, kritik görevlerde bulunan mühendislerle örgütün TSK başta olmak üzere mahrem yapılanmada kullandığı ankesörlü telefonlardan haberleştiği belirlendi.
ASELSAN’DAN ÇIKTI
MİT ve Mali Şube Müdürlüğü’nün çalışmasının ardından son olarak 14 Aralık’ta operasyon düğmesine basılmıştı. Savcılığın gözaltı kararı verdiği 48 şüpheliden 13’ünün mahrem imam olduğu öğrenildi. Ayrıca 23 şüphelinin aktif ASELSAN çalışanı olduğu, 12’sinin ise darbe girişiminin ardından ihraç edildiği belirtildi. Düzenlenen operasyonda şüphelilerden 34’ü gözaltına alınırken, 11’nin ise yurt dışına kaçtığı tespit edildi. Emniyetin 3 şüpheliyi yakalama çalışmaları da devam ediyor.
CİRİT FÜZESİNİ SORMUŞLAR
İtirafçılar, Türkiye’nin milli imkanlarla ürettiği projeleri hedef alan FETÖ imamlarının projeler ile kurum çalışanlarıyla ilgili bilgi aldığını belirtti. Ayrıca itirafçılar, mahrem imamların söz konusu bilgileri flaş belleğe depoladığı ve daha sonra bu flaş belleği üst konumda bulunan imama teslim ettiğini aktardı. İtirafçı bir mühendisin, mahrem imamın bilgi istediği projelerden birisinin lazer güdümlü CİRİT Füzesi olduğunu söyledi. CİRİT Füzesi halihazırda PKK’ya yönelik operasyonların yanı sıra Afrin’deki terör hedeflerine yönelik Zeytin Dalı Harekatı’nda da kullanılmıştı. Bu da terör örgütü FETÖ’nün 8 kilometre menzilli CİRİT Füzesi’ni neden hedef aldığını ortaya koyuyor.
Dünyada benzeri yok!
Lazer güdümlü CİRİT, terörle mücadelede etkin kullanılan silahlardan biri olarak biliniyor. Taarruz helikopterlerinden hafif zırhlı/zırhsız, sabit ve hareketli hedeflere karsı kullanılan yüksek hassasiyetli CİRİT Füzesi, 8 kilometre ile sınıfının en uzun menzilli füzesi olarak kullanılıyor. CİRİT, ROKETSAN tarafından geliştirilmiş olan standart CİRİT POD’undan ve Akıllı POD’dan atılabiliyor. Akıllı POD, sahip olduğu platform ile iki yönlü veri iletişimi ve envanter bilgisi sağlama özellikleri ile CİRİT füzesinin etkinliğini artırıyor. Ayrıca CİRİT füzesi çok maksatlı (zırh delici, antipersonel ve yangın çıkarıcı) harp başlığı ile birlikte yüksek infilaklı harp başlığı opsiyonlarına sahip. Milli Atak Helikopterinin (T-129) resmi füze sistemi olarak tanımlanan CİRİT sistemi İHA, helikopter, kara aracı gibi çeşitli platformlara entegre edilebiliyor. CİRİT’in ilk testleri Atmaca ve Bora’da da olduğu gibi Sinop’ta yapılmıştı.
23’ü itirafçı oldu
Emniyetteki işlemleri devam eden 34 şüpheliden 23’ü etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini belirterek itirafçı oldu ve önemli bilgiler verdi. Buna göre, itirafçı mühendisler, örgüt için önemli olan ve kritik projelerde görev alan mühendislerle birebir görüşme ve sohbet yapıldığını anlattı. Bazı itirafçıların ifadesinde, 17-25 Aralık darbe girişiminin ardından FETÖ’den ayrılmaya çalıştıklarını ancak örgütün tehditleriyle karşılaştıklarını anlattı. Bu itirafçılar, FETÖ’cü mahrem imamların, “Yönetimi tekrar biz ele geçireceğiz. Bizden ayrılırsanız zamanı geldiğinde sizden ve ailenizden hesabını sorarız” dediğini söyledi.
Proje heyeti oluşturmuşlar
Alınan ifadeler ve yapılan soruşturma kapsamında, FETÖ’nün, Savunma Sanayi Müsteşarlığı’ndan sorumlu bir heyet görevlendirdiği ortaya çıkarıldı. Bu heyete bağlı olarak milli projeleri takip etmekle görevli ‘takipçi’nin olduğu ve bu takipçilerden ikisinin de mahrem imam olduğu tespit edildi.
Kaynak: https://www.yenisafak.com/gundem/ciriti-ne-yapacaktiniz-3417288
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
--Alıntı--
"Sayı artıyor... 'Falcon' gözaltısı"
AA 26.12.2018 - 18:52, Son Güncelleme: 26.12.2018 - 19:10
*-*
İzmir'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki (TSK) kripto yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 30 kişi hakkında yakalama kararı verildi, 9 ildeki operasyonlarla şüphelilerden 25'i gözaltına alındı.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturmada örgütün TSK içerisindeki kripto yapılanmasına yönelik ardışık aramalarda tespit edilen 3’ü ihraç askeri öğrenci, 2'si emekli, diğerleri ise Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları ile Jandarma Genel Komutanlığında görevli 30 asker hakkında yakalama kararı çıkartıldı.
İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin, İzmir merkezli Ankara, Mersin, Aydın, Muğla, Manisa, Siirt, Konya ve Sivas'ta düzenlediği eş zamanlı operasyonda 25 kişi gözaltına alındı.
Gözaltındaki muvazzaf üsteğmen S.K'nin örgütün 10 mahrem imamıyla irtibatlı olduğu, muvazzaf yüzbaşı T.T'nin ise 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından örgütün haberleşme programı "Falcon"u kullandığı belirtildi.
Firari zanlıların yakalanması için çalışmalar devam ediyor.
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/sayi-artiyor-cok-sayida-falcon-gozaltisi-41064679
[Edited at 2018-12-26 18:23 GMT] | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:50 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER
--Alıntı--
"Rektöre zekat parasıyla lüks makam arabası satın alındı"
Sözcü / Haberleştiren: Ali Ekber ERTÜRK 06:00 30 Aralık 2018
Aksaray Üniversitesi Rektörü’nün makam aracı için, bir işadamından 100 bin lira bağış alındığı ortaya çıktı. Bağışı yapan S.E.Y., “Zekat olarak verdik. Başka yere gideceğine üniversiteye gitsin dedik” diye konuştu.
*-*
Siirt Üniversitesi'nin Rektör Murat Erman'ın kullanması için lüks makam aracı kiralama ihalesine çıkması ses getirmişti. Benzer bir olayın Aksaray Üniversitesi'nde de yaşandığı ortaya çıktı. Rektör Yusuf Şahin'in makam aracı için Konyalı bir işadamından bağış olarak 100 bin lira alındı. SÖZCÜ'nün ulaştığı belgede, “Araç alınmak üzere bağış” ifadesinin yer aldığı görüldü. Üniversitenin 26 Nisan 2017 tarihli yazısında, bağış dilekçesi ve rektörlüğün 100 bin liralık bağışı kabul ettiği vurgulandı. Bağış sonrası Şahin'e Audi A6 Quattro marka araç alındı. Aracın bugünkü değeri ise 750 bin lirayı buluyor.
*-*
Aksaray Üniversitesi Rektörü Yusuf Şahin, bu makam aracını kullanıyor.
Bağış sahibi işadamı S.E.Y. konuyla ilgili şöyle dedi: “Bu bağışı, zekat olarak verelim diye düşündük. Önceki makam arabası sıkıntılıymış sanırım. Bana, ‘Yardımcı olursanız seviniriz' dediler. Makam arabası öğrencilerin iaşesinden alınacağına, biz de hayır için bağışta bulunalım, dedik.”
İşadamı, “Siz Konya'da faaliyet gösteriyorsunuz, neden Konya'daki üniversitelere değil de Aksaray'dakine bağış yaptınız?” sorusuna “Aksaray da Konya'nın ilçesiydi. Konya Selçuk ise zengin bir üniversite. Aksaray'a verip hayır işledik. Yoksa üniversiteyle bir ticari ilişkimiz yok” yanıtını verdi.
*-*
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
ADO_YORUM: Ameriga ayarında bilim yapyoz üniverstelerimizde be ağbi. Yeni Tesla'ları bulmak için bu Audi Quattro'da uygulamalı mühendislik eğitimi verilecekti belki de... Amma da fesat düşünüyorsun ey halkım... Böhhhhhhh.
Kaynak: https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/rektore-zekat-parasiyla-luks-makam-arabasi-satin-alindi-2918445/
[Edited at 2018-12-30 19:33 GMT] | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:50 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER
--Alıntı--
"Bilirkişi raporundaki ruhsatın başka bir yurda ait olduğu ortaya çıktı"
Adana Aladağ'da 11'i çocuk 12 kişinin hayatını kaybettiği Süleymancılar Cemaatine ait yurttaki yangına ilişkin davanın 8. duruşması görüldü. Aladağ Belediyesinin facianın yaşandığı yurt için ‘Ruhsatı yoktur’ dediği ortaya çıktı.
cumhuriyet.com.tr Yayınlanma tarihi: 17 Ocak 2019 Perşembe, 17:34
*-*
Adana’nın Aladağ ilçesinde, 11’i öğrenci 12 kişinin yaşamını yitirdiği, 22 öğrencinin de yaralandığı, Süleymancılar Cemaatine ait kız yurdundaki yangınla ilgili haklarında 15’er yıla kadar hapis cezası istenen, tutuksuz 14 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Sanık avukatları yangının bilirkişi raporunda TEDAŞ’ın sorumluluğunda olan ana panodan çıktığı iddiasını sürdürdü. Müşteki ailelerden Yunus Demircioğlu, Eski İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş hakkında şikayetleri olduğunu belirterek adaletin yerini bulmasını istediler.
Evrensel’den Volkan Pekal’ın haberine göre, Müşteki avukatlarından Can Atalay, duruşmalar boyunca gelen bilirkişi raporlarını değerlendirdi. Ağustos ayında hazırlanan kusur derecelendirmesi yapan rapora dayanarak sanıklar hakkına tahliye kararı verildiğini hatırlattı. Bilirkişi Ulvi Avcıata’nın raporunun Ağustos ayında hazırlanan rapora göre daha detaylı olduğunu ifade eden Atalay, mahkemenin bu raporu değerlendirmeden bir karara varmayacağını söyledi.
BİLİRKİŞİ RAPORUNDAKİ RUHSAT BAŞKA BİR YURDA AİT
Raporda bilirkişinin dosyaya giren yurt ruhsatının başka bir yurda ait olduğunu tespit ettiğini ifade eden Atalay, “Bunu davanın başından beri delil karartmak dışında bir şey yapmayan Aladağ Belediyesi’nin Adana 3’üncü İdare Mahkemesine verdiği ifadede söylüyor. Aladağ Belediye Başkanlığının 11.12.2018 günlü yazısıyla yangının meydana geldiği yurdun herhangi bir suretle ruhsatlı olmadığı bildirilmiştir” dedi.
Dosyaya dair yayın yasağının getirilmesini isteyen eski İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş’ın avukatı müvekkilinin hukuki olarak olaydan sorumlu olmadığını söyledi. Sanık avukatları yangının bilirkişi raporunda TEDAŞ’ın sorumluluğunda olan ana panodan çıktığı iddiasını sürdürdü. Bilirkişi raporuna göre TEDAŞ’ın asli kusurlu olduğu savunuldu. Müşteki ailelerden Yunus Demircioğlu, eski İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş hakkında şikayetleri olduğunu belirterek adaletin yerini bulmasını istediler. Adana Barosu ve İzmir Barosu yeniden müdahillik talebinde bulundu.
Kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1204942/Bilirkisi_raporundaki_ruhsatin_baska_bir_yurda_ait_oldugu_ortaya_cikti.html
[Edited at 2019-01-17 18:31 GMT] | |
|
|
Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:50 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER
--Alıntı--
"Mahrem imam, İlker Başbuğ'un tutuklanmasına sevinmiş"
Anadolu Ajansı - Yayınlanma tarihi: 20 Ocak 2019 Pazar, 17:45
*-*
İzmir'de, FETÖ'nün TSK yapılanmasına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında itirafçı olan tabip yarbay, kendisinden sorumlu olan mahrem imamın dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tutuklandığında yaşadığı sevince tanıklık ettiğini anlattı.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) TSK'daki "kripto yapılanması"na yönelik soruşturmada hakkında dava açılan itirafçı tabip yarbay, kendisinden sorumlu mahrem imamın, askeri birlikler ve rütbeli subaylarla ilgili fişleme dosyalarını gördüğünü belirterek, bu kişinin eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un tutuklanması haberi karşısında yaşadığı sevince de tanıklık ettiğini belirtti.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca, FETÖ soruşturması kapsamında açığa alınan tabip yarbay S.E. hakkında "Silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçlamasıyla hazırlanan ve İzmir 20. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen iddianamede, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan tutuksuz sanığın ifadelerine yer verildi.
İfadesinde kendisinden sorumlu "mahrem abilerin" askeri birliklerle ilgili bilgilere nasıl sahip olduğunu öğrendiğinde yaşadığı şaşkınlığı dile getiren S.E, Sivas'ta görev yaptığı dönemde kendisinden sorumlu "Cem" kod adlı mahrem imamla bir örgüt evinde buluştuğunu anlattı.
Örgüt evindeki bilgisayarda askeri birliklere ait bilgiler ve bazı rütbeli subaylarla ilgili dosyalar gördüğünü belirten S.E, bu dosyalarda askerlerin kişilik yapıları ve "Ergenekoncu" olup olmadıklarına dair fişlemeleri görünce şaşırdığını aktardı.
"Personel şube müdürüymüş gibi anlattı"
Bazı albay ve binbaşı rütbesindeki subayların "müslüman olup olmadığı" konusunda mahrem imamın söylemlerini duyduğunda "şok" yaşadığını kaydeden S.E, şu ifadeleri kullandı:
"Mahrem imam 'Cem' bilgileri verdikten sonra 'bunlara dikkat et' dedi. Birliklerle ilgili Sivas 5. Piyade Eğitim Tugayı'nın birlik yapısını sanki bir personel şube müdürüymüş gibi bana anlattı. Daha önce çalıştığım illerdeki sorumlularım arasında ilk defa böyle bir brifing verildiğini görünce şaşırdım ancak bu bilgileri nereden bildiğini sormadım. Çünkü kendisinin tugayda görüştüğü kişilerden bu bilgileri aldığını tahmin ediyordum."
Mahrem imamın FETÖ mensubu subaylarla buluştuğunda evin balkon kapısının önüne radyo koyarak sesini açtığını, bu yolla tedbir aldığını belirten S.E, "Cem, bir görüşme sırasında benden Temeltepe taburununun nizamiyesinde yürütülen inşaat faaliyetinin fotoğrafını çekmemi istedi. Ben de 'Beni böyle işlere karıştırmayın.' diye reddettim. Gerekçe olarak tugay komutanının yolsuzluğunu ispatlamak istediğini söylemişti." dedi.
Başbuğ tutuklandığında mahrem imam sevinmiş
"Cem" kod adlı mahrem imamın yaklaşık 4 yıl kendisinden sorumlu olduğunu, bu süre içerisinde FETÖ'nün birçok usulsüzlüğüne ve örgüt mensubu olmayan askeri personele kumpas hazırlığına şahitlik ettiğini aktaran S.E, ifadesinde şunları kaydetti:
"Mahrem imam, görüşmelerimiz sırasında tugay komutanlığında görevli bir albay ve yüzbaşının uluslararası bir fuhuş şebekesinin Sivas temsilcisi olduğunu söyledi. 'Cem' o dönemde Genelkurmay Başkanımız olan İlker Başbuğ tutuklandığı zaman haberi televizyonda görünce 'İşte böyle, işte böyle' diyerek Zekeriya Öz'e methiyeler düzdü. 'Cem'e, 'Zekeriya Öz de mi cemaatten?' diye sorunca 'yok değil' diyerek kıvırdı."
Kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1209239/Mahrem_imam__ilker_Basbug_un_tutuklanmasina_sevinmis.html
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
--Alıntı--
'FETÖ elebaşı, Adil Öksüz'ü falakaya yatırdı'
AA Yayınlanma tarihi: 20 Ocak 2019 Pazar, 15:10
*-*
**
FETÖ soruşturması kapsamında ifadesi alınan Ü.A, FETÖ şüphelisi Ahmet Güneş'in kendisine, örgüt elebaşısı Fetullah Gülen'in aralarında Adil Öksüz'ün de bulunduğu örgüt mensuplarını falaka usulüyle dövdüğünü anlattığını söyledi.
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında ifadesi alınan Ü.A, FETÖ şüphelisi Ahmet Güneş'in kendisine, örgüt elebaşısı Fetullah Gülen'in sözlerini dinlemediği gerekçesiyle aralarında Adil Öksüz ve Mustafa Yeşil'in de bulunduğu örgüt mensuplarını falaka usulüyle dövdüğünü iddia etti.
İstanbul ağır ceza mahkemesinde görülen bir FETÖ davasının ek dosyasında, soruşturma kapsamında ifadeye çağrılan ve kimlik bilgilerinin gizli kalmasını isteyen Ü.A'nın, elebaşı Fethullah Gülen'in, örgüt mensuplarına şiddet gösterdiğine dair beyanları yer aldı.
Sorulan sorulara cevap veren ve bildiklerini anlatan Ü.A'nın, ''bilgi alma tutanağında'' geçen ifadesine göre, öğretim görevlisi olduğu üniversite yıllarında, örgütün "molla" diye tabir edilen mensuplarından olan FETÖ şüphelisi Ahmet Güneş ile tanıştığını belirtti.
Ahmet Güneş'in "molla" olduğuna dair bilgileri diğer örgüt mensuplarından da duyduğunu aktaran Ü.A, FETÖ'nün "mahrem imamları"yla da irtibatlı olan Güneş'in, örgüt içerisinde vazifesinin ne olduğunu tam olarak bilmediğini kaydetti. Ü.A, Güneş'in "Kara Kuvvetleri Komutanlığı mahrem imamları"ndan olduğunu birçok kişiden duyduğunu ifade etti.
Ahmet Güneş'in bizzat kendi ağzından FETÖ'nün "TSK imamı" olduğu belirlenen ve 15 Temmuz darbe girişimini Akıncı Üssü'nden yöneten firari Adil Öksüz ve KHK ile kapatılan eski Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı ve FETÖ çatı davasının firari sanığı Mustafa Yeşil ile "molla" arkadaşı olduğunu duyduğunu anlatan Ü.A, Güneş'in ve arkadaşlarının FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'den dayak yediklerini kendisine anlattığını dile getirdi. Ü.A, söz konusu dayak olayına ilişkin şunları anlattı:
"Ahmet Güneş, Adil Öksüz ve Mustafa Yeşil'in örgüt elebaşısının yanında kaldıkları dönemde, Fetullah Gülen'in kanserojen etkisi yaratır diye yemek yediği tabak ve materyalleri normal piyasada bulunan deterjanlarla yıkatmayıp arap sabunu ile kendilerine yıkattırdığını anlattı. Yine bir defasında Güneş, Öksüz ve Yeşil'in bulaşıkları Arap sabununun yetersizliği nedeniyle aralarında konuşarak 'Normal deterjan ile yıkayalım.' dedikleri, kimseye söylemezlerse Gülen'in bu durumdan haberdar olamayacağını ve bunu yapmalarını da kendilerine Adil Öksüz'ün söylediğini, ancak Gülen'in yemek esnasında tabak ve kaşıkları koklayarak bu durumu fark ettiğini ve kendilerini falaka denilen usulle dövdüğünü anlatmıştı. Tüm bu durumlar karşısında Ahmet Güneş'in, Adil Öksüz ile bağlantılarının olduğunu, konuşturulması halinde örgüt elebaşı Gülen ve Öksüz'ün arasındaki ilişkinin net olarak tespit edilebileceği kanısındayım.''
Beyanları alınan Ü.A, kendisine fotoğrafı gösterilen Ahmet Güneş'i de teşhis etti.
Kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1208995/_FETO_elebasi__Adil_Oksuz_u_falakaya_yatirdi_.html
[Edited at 2019-01-20 23:22 GMT] | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:50 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER
--Alıntı--
"Şok detaylar ortaya çıktı! FETÖ, kredi kartına 10 taksitle bunu da yapmış..."
İSTANBUL (AA) 22.01.2019 - 15:40, Son Güncelleme: 22.01.2019 - 15:46
*-*
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, FETÖ bünyesinde faaliyet gösterdiği tespit edilen Işık Yayıncılık çalışanlarına yönelik soruşturma kapsamında, 55 şüpheli hakkında fezleke hazırlandı.
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) bünyesinde faaliyet gösteren Işık Yayıncılık çalışanlarına yönelik soruşturma kapsamında, aralarında örgüt elebaşısı Fetullah Gülen'in yeğeninin de bulunduğu 20'si tutuklu 31'i firari 55 şüpheli hakkında fezleke hazırlandı.
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu'nca, Kaynak Holding ve bağlı şirketlere yönelik soruşturma kapsamında Işık Yayıncılık çalışanları hakkında fezleke yazıldı.
Fezlekede, aralarında örgüt elebaşısı Gülen'in yeğeni Asiye Gülen'in de bulunduğu 20'si tutuklu, 31'i firari 55 şüpheli hakkında "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep edildi.
Hazırlanan 188 sayfalık fezleke, şüpheliler hakkında dava açılması talebiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi.
Hazırlanan fezlekede, terörün uluslararası tanımı, FETÖ/PDY'nin kuruluş tarihi ve yapılanması, örgütün sosyokültürel ve zihinsel yapılanması, yönetim modeli, hiyerarşik yapısı, istihbarat ağı ve arşivi, örgütün tarihsel gelişimi örneklerle anlatıldı.
KAYNAK HOLDİNG'İN FETÖ BAĞLANTISI
Özellikle eğitim, yayıncılık, kargo ve bilişim olmak üzere birçok sektörde faaliyet gösteren ve birçok markayı içerisinde barındıran Kaynak Holding'in, bu örgütün en büyük finansal trafiğinin olduğu ve en önemli kolunu oluşturduğu belirtilen fezlekede, holdingin merkezi İstanbul olmakla birlikte Türkiye'nin hemen her yerine yayılmış çok sayıda şirketi, bunlara bağlı yüzlerce şubesi ve binlerce çalışanıyla faaliyet gösterdiği aktarıldı.
Fezlekede, Kaynak Holding'in, örgütün yurt dışı ve yurt içindeki faaliyetlerini finanse etmek üzere kurulmuş bir şirketler topluluğu olduğu, örgüt yöneticilerinin de ekonomik kaynakları burada toplayıp el altında bulundurarak diledikleri zaman kullandıkları, bunun da örgütün mal varlığını gizlemek için kullandığı bir yöntem olduğu vurgulandı.
Kaynak Holding ve bağlı şirketlerin olağan ticari faaliyetlerini yürütürken kurmuş oldukları sistem ile örgüte bağlı tüm şirketlerinin para trafiğinin kesişim noktasında bulunduğuna işaret edilen fezlekede, şirket içerisinde kayıt dışı "burs, kurban, bilet, zekat, fitre" adı altında düzenli para toplandığı, şirket çalışanlarının "rehberlik" adı verilen yapılanma adı altında, kurum kültürü anlayışı ile örgütsel olarak yetiştirildikleri belirtildi.
Fezlekede, şirketlerin genel yönetimlerinin, bizzat örgüt elebaşının talimatları, kitaplarında ve dergileri ile internet üzerinden yayınlanan mesajları ile sürekli motive edildikleri, bu anlayış ile birinci hedefin örgütün toplumda görünen, kamuflaj yapılanması olan "hizmet hareketi" adı altında sözde dinsel bir yapılanma ile faaliyet yürüttükleri bilgisi verildi.
KAYNAK HOLDİNG'DEN KAMUYA 5 BİN 288 KİŞİ GEÇMİŞ
Örgütün tüm amacının 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilmeye çalışılan darbe girişimi ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devletini tüm organları ile ele geçirmek olduğu belirtilen fezlekede, şu ifadelere yer verildi:
"Kaynak Holding bünyesinde çalışan şahısların ve örgüt içerisinde önemli konumlara sahip kişilerin darbe girişiminde aktif rol aldıkları tespit edilen sivil şahıslardan Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Harun Biniş gibi şahıslarla Türkiye genelinde yapılan kalkışmada yakalanan sivillerin SGK kayıtlarında kayyım ataması yapılan şirketlerle irtibatlarının olduğu, örgüt tarafından finanse edildikleri, 17/25 Aralık darbe girişiminde rol alanlardan o dönem İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde Teknik Takip İzleme Büro Amirliği'nde bahse konu dosyaların dinleme işlemlerini yapan memurlardan bir kısmının Kaynak Holding bünyesinde SGK kaydı olduğu akabinde emniyet teşkilatına geçtikleri, bununla birlikte SGK kayıtlarına göre holding bünyesinde çalıştıktan sonra kamuya geçen 5 bin 288 şahıs olduğu tespit edilmiştir."
GÜLEN'İN YAKINLARI HOLDİNGDE MAAŞA BAĞLANMIŞ
Fezlekede, FETÖ elebaşının birçok yakını ve kardeşlerinin holding içerisinde himaye edildiği, maaşa bağlandığı, holding içerisinde dua edilmek üzere hazırlanan listeye birçok aile üyesinin eklendiği aktarıldı.
Açık kaynak araştırmalarında, ayrıca 17 Aralık fezlekesinin bir kısmının Işık Yayıncılık'a ait bilgisayarlarda bulunduğunun tespit edildiği vurgulanan fezlekede, holding bünyesindeki şirketler nezdinde POS cihazlarının yaygın olarak kullanıldığı, dergi aboneliği adı altında "himmet" gelirlerinin holding bünyesine hasılat olarak dahil edildiği anlatıldı.
15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ BAĞLANTILARI
Fezlekede, 15 Temmuz 2016 günü gerçekleştirilmeye çalışılan hain darbe teşebbüsünün yönetildiği Akıncı Üssü'nde yakalanan, Adil Öksüz, Kemal Batmaz ve Harun Biniş'in holding bağlantılarına da yer verildi.
Hava Kuvvetleri imamı Kemal Batmaz'ın Kaynak Holding bünyesinde faaliyet gösteren birçok şirkette sermaye ortağı veya yönetim kurulu üyesi olarak çalıştığının tespit edildiği bildirilen fezlekede, firari Adil Öksüz'ün de holdingde cari hesap kaydının bulunduğu ve yazmış olduğu iddia edilen Ceza Hükümleri Açısından Tevrat ve Kur'an adlı kitabın satışının holding bünyesinde yapıldığı, ayrıca kullandığı "34 SIR 49" plakalı aracı da soruşturma kapsamında kayyım ataması yapılan Garner Tıbbi ve Teknolojik Sistemleri AŞ'den satın aldığı belirtildi.
Fezlekede, darbe yöneticisi Harun Biniş'in de Kaynak Holding'e bağlı şirketlerde sermaye ortağı olarak görev yaptığının tespit edildiği vurgulandı.
Yapılan çalışmalarda, örgüt elebaşı Gülen'in Pensilvanya'daki malikanesinin de Kaynak Holding'le irtibatı bulunduğu belirlenen bir şirket tarafından alındığı bilgisi verilen fezlekede, akabinde 17/25 Aralık darbe girişiminin başarısız olması ve Kaynak Holding şirketlerine kayyum atanması ile 17 Aralık 2015 tarihinde yine örgüt ile iltisaklı olduğu değerlendirilen Golden Generation Worship and Retreat Center Inc'ye bağışlandığı ifade edildi.
KREDİ KARTINA TAKSİTLE HİMMET TOPLAMIŞLAR
Işık Yayıncılık'a ait çeşitli bankalarda olan POS cihazları aracılığı ile burs, kurban, fitre, zekat toplanarak şirket kazancına dahil edilmesine ilişkin araştırmalara da yer verilen fezlekede, Asya Katılım Bankası çalışanı S.G'nin gönderdiği bir mailde "Yaptığımız görüşme neticesinde ödemelerimizde kolaylık olması açısından POS cihazı talep ettim ve birazdan POS bana gelecektir. Kalan tutarlarımızı 10 taksit imkanı ile kapatma şansımız olacaktır… Bir diğer konu ise sızıntı aboneliklerimizin yenilenmesi hususunda yine aynı şekilde 10 taksit imkanı mevcut, ödemeler için birazdan yanınıza geleceğim." şeklinde ifadelerin bulunduğu kaydedildi.
Yine aynı kişinin farklı bir tarihte attığı maile de yer verilen fezlekede, mailde "Arkadaşlar merhaba POS cihazını bugün teslim edeceğim. Burs sözlerimizi kredi kartı ile 10 taksit ödeyebilirsiniz." denildiği bildirildi.
Fezlekede, "Örgütün himmet ve burs adı altında para toplamada belki de Kaynak Holding'in en önemli şirketlerinden birisi Işık Yayıncılık firması olmuştur. Kayıtsız olarak toplanan himmet ve burslar, abonelik ya da alışveriş gösterilerek özellikle Bank Asya'nın POS cihazları kullanılarak bu firma aracılığıyla sisteme sokulmuştur." ifadelerine yer verildi.
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/sok-detaylar-ortaya-cikti-feto-kredi-kartina-10-taksitle-bunu-da-yapmis-41091005
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
ADO_YORUM: Kimin ne mal olduğunu yıllar yıllar önce de anlattık durduk. Sakallarımız yoktu ve söylediklerimize çoğu inanmamıştı Türkiye'yi yönetenlerden... Siyasetçiler de 3-5 oy uğruna görmedik-duymadık-bilmeyiz demişlerdi büyük çoğunlukla... Sonrası malum...
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
--Alıntı--
"Gülen ABD'den gönderilirse hangi ülkeye gidecek"
Sami Menteş - Odatv 22.01.2019 17:45
//Foto: http://www.ulusal.com.tr/gundem/terorist-gulen-in-verdigi-talimat-uygulandi-direnen-herkesi-oldurun-h113987.html ///
Polis Akademisi II. Uluslararası Güvenlik Sempozyumu Raporu, Polis Akademisi Yayınları'ndan "Uluslararası bir tehdit olarak FETÖ" başlığıyla yayımlandı.
Öğretim üyelerinin hazırladığı raporda, FETÖ'nün tarihi, amaçları, özellikleriyle ilgili bilgiler verildi.
FETÖ'nün medya ve eğitim yapılanmasıyla ilgili bilgilerin de yer aldığı raporda, örgütün yurtdışı yapılanması anlatıldı.
FETÖ ABD DEVLETİ TARAFINDAN KOLLANIYOR
Raporda, "ABD'de FETÖ yapılanması" ara başlığı altında şu satırlara yer verildi:
"FETÖ’nün lideri Fethullah Gülen’in ikametgâhı olması nedeniyle ABD, örgütün hâlihazırda dünya çapında faaliyetlerinin merkezi konumundadır. Örgütün ABD’de yaygın bir okul yapılanması, ticaret ağı ve sahip olduğu milyarlarca dolara ulaşan bir ekonomik hacmi mevcuttur. Bu minvalde, FETÖ’nün ABD’de sayıları 140’ın üzerinde okulu bulunmaktadır. Bu okullarda yaklaşık 60 bin öğrenci eğitim almaktadır. Aynı zamanda ekonomik faaliyetleri vasıtasıyla FETÖ ABD’de yılda 500 milyon dolardan fazla gelir elde etmektedir."
FETÖ’nün Amerikan devletinde ya da devletin bazı kurumları tarafından kollandığına dair güçlü emarelerin olduğunun belirtildiği raporda “ABD makamlarının FETÖ’ye ülkesinde yapılanması konusunda izin verdiği görülmektedir. Bu sayede FETÖ’nün ABD yapılanması eğitim, kültür, ticaret ve siyaset alanlarında faaliyetleri mevcuttur” denildi.
FETÖ’nün ABD’deki okullarının sayısının 140’ın üzerinde olduğunun belirtildiği raporda, okulların zaman içinde isim değişikliğine uğradığı ve her yıl yaklaşık 60 bin civarında öğrencinin okuduğu kaydedildi.
Raporda FETÖ’nün ABD yapılanmasıyla ilgili ayrıca şunlar kaydedildi:
“FETÖ ABD’de zaman içinde bağış, rüşvet ve kültür gezileri marifetiyle elde ettiği lobi kabiliyetini Türkiye üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmayı amaçlamaktadır. Bunun en son yansıması ABD’de Türkiye’nin egemenlik haklarına aykırı bir şekilde görülen Hakan Atilla davası olmaktadır. Dava, Türkiye’de 17-25 Aralık yargı darbesinin failleri olan FETÖ mensuplarının ifadeleri ve yasa dışı yollarla Türkiye dışına çıkarılan belgeler üzerine kurgulanmıştır. Dava aynı zamanda FETÖ’ye danışmanlık hizmeti veren Steptoe & Johnson isimli hukuk şirketi ve aynı zamanda FETÖ’nün ABD’deki çatı kuruluşu olan Türk-Amerikan Birliği’yle yakın ilişki içerisinde olan eski New York savcısı Preet Bharara tarafından açılmıştır. Buradan hareketle, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Bharara ve ABD’de FETÖ’yle ilişkili başka önemli isimler hakkında inceleme başlatmıştır.”
“AB ÜLKELERİNİN FETÖ MENSUPLARINA KUCAK AÇMASI VE HER TÜRLÜ KOLAYLIĞI SAĞLAMASI…”
FETÖ’nün AB’deki faaliyetlerine de değinilen raporda, “FETÖ hem Türkiye’nin AB ile geliştirmiş olduğu yoğun ilişkileri hem de AB’nin uluslararası politikada artan nüfuzunu kendi çıkarları minvalinde kullanmayı amaçlamıştır. Bunun yanında özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından AB ülkelerinin gerek topraklarında yerleşik gerekse de Türkiye’den firar eden FETÖ mensuplarına kucak açması ve deyim yerindeyse örgütlenmeleri yönünde her türlü kolaylığı sağlaması terör örgütünün Avrupa’yı küresel örgütlenmesi içerisinde önemli merkezlerinden biri olarak seçmesinin başlıca nedenlerinden olmuştur” ifadeleri yer aldı.
“FAALİYETLERİNİ BÜROKRASİ VE SİYASETTE NÜFUZLU DOSTLARLA DESTEKLEYEREK…”
Örgütün AB ülkelerinde önce eğitim sonra da medya ve iş dünyasında faaliyet gösterdiğinin belirtildiği raporda “Örgüt bu faaliyetlerini bürokrasi ve siyasette nüfuzlu dostlarla destekleyerek bulunduğu ülkedeki örgütlenmesini güçlendirme yoluna gitmiştir. FETÖ bu tür dostlukları kazanmaya çalışırken dini bir cemaat yapılanması gibi davranmaktan kaçınmakta ve temel olarak Türklerin Avrupa toplumuna entegrasyonlarını sağlamaya ve kültürlerarası diyaloga yönelik aktiviteler yürüten dernekler ve hareketler kisvesi altında faaliyetlerini yürütmektedir” denildi.
FETÖ’nün Avrupa’daki örgütlenmesinde en güçlü olduğu ülkelerin Almanya, Avusturya ve Hollanda olduğunun kaydedildiği raporda, örgütün Almanya’da faaliyet yürüttüğü şirket ve vakıfların isimleri sıralandı:
”Eğitim alanından başka FETÖ’nün Almanya’daki sivil toplum faaliyetleri Stiftung Dialog und Bildung vakfı tarafından koordine edilmektedir. Vakıf örgütün Almanya’daki lobi ve halkla ilişkiler faaliyetlerini yürütme noktasındaki etkinliğiyle dikkat çekmektedir. Bunun yanında Bund Deutscher Institutionen adlı bir başka kurum ise FETÖ’nün Almanya’daki birçok derneği arasındaki ilişkileri yönlendirmektedir.
Örgütün medya sektöründeki faaliyetleri ise World Media Group altında TV programı üretimi, pazarlama, basım-dağıtım ve yayıncılık gibi kollara ayrılmıştır. TV programı üretimini Peyk Media GmbH, pazarlamayı Tuwa Media GmbH, basım dağıtımı Sun Print & Vertriebs Gmbh, yayıncılığı Zukunft Medien GmbH ve World Media Akademi yürütmektedir. Bunlar dışında örgütün Deutsch-Türkisches Journal adıyla yayın yapan bir internet gazetesi mevcuttur.
FETÖ’nün iş dünyasındaki faaliyetleri de Bundesverband der Unternehmervereinigung (BUV) adlı bir çatı kuruluş altında devam etmektedir. Kuruluş örgütle ilişkili küçük ve orta ölçekli 3000’den fazla işletme ve şirketin faaliyetlerini koordine etmektedir.”
“ÜST DÜZEY SİYASİLERE ULAŞMA ARACI OLARAK KULLANILMAKTADIR”
Raporda “Avusturya’daki FETÖ yapılanmasına bakıldığında yapılanmanın başında FETÖ lideri Fethullah Gülen’in amcasının oğlu Numan Gülen’in olduğu dikkat çekmektedir” denildi.
Avusturya’yla ilgili olarak raporda “Eğitim alanındaki faaliyetler Friede-Institüt für Dialog adlı ve başkanlığını Yasemin Aydın’ın yürüttüğü bir sözde düşünce enstitüsüyle desteklenmektedir. Enstitü esasen bir propaganda merkezi olmakla birlikte FETÖ’nün Avusturya’da üst düzey siyasilere ulaşma aracı olarak kullanılmaktadır” satırları yer aldı.
FETÖ’nün Hollanda’da 2 lise, 7 ilkokul ve 1 dershanesinin bulunduğunun belirtildiği raporda, şu ifadeler yer aldı:
“15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ’nün Hollanda’da yapılanması önemli darbeler yemektedir. Darbe girişiminin hemen ardından Hollanda’daki FETÖ okullarından 600 öğrenci ayrılırken, bu sayı günümüze kadar ikiye katlanmıştır. Roos İslami İlkokulu-IBS De Roos’un öğrenci sayısı yetersizliğinden dolayı sene sonunda kapatılacağı açıklanmıştır. FETÖ okullarını kurtarmak için okul isimlerinde değişikliğe gitmiştir. Buna göre Roos İslami İlkokulu-IBS De Roos’un yeni ismi IBS De Horizon İlkokulu; Witte Tulp İlkokulu’nun yeni ismi De Wereldburger; Cosmicus Koleji’nin yeni ismi Lyceum Kralingen olmuştur.”
“BÜROKRATLARIN ÇOCUKLARINA YÜKLÜ MİKTARDA BURS”
Raporda, FETÖ’nün Balkanlardaki yapılanması hakkında da bilgiler verildi. Örgütün bölgede eğitim, turizm, medya ve yayıncılık gibi alanlarda faaliyet gösterdiği, yıllar içerisinde okullarında eğitim görenlerin kamuda görev alması neticesinde bugün bölge ülkelerinin bürokrasilerinde varlığıyla dikkat çektiği vurgulandı.
Örgütün Balkanlardaki okullarında okuyan öğrenci sayısının yaklaşık 20 bin olduğunun belirtildiği raporda, özellikle Arnavutluk’la ilgili satırlar dikkat çekti:
“FETÖ’nün Balkan ülkeleri arasında en güçlü olduğu yerlerden birisi Arnavutluk’tur; FETÖ bu ülkede üst düzey bürokratların çocuklarına yüklü miktarda burs sağlayarak onlarla iletişim kurmuştur; ülkedeki diğer okullara kıyasla örgüte bağlı okulların eğitim seviyesinin daha iyi olduğu söylenebilir. Ülkenin önde gelen iş adamları ve siyasetçilerinin çocuklarına adı geçen okullarda eğitim verilmesi suretiyle FETÖ, ülkenin iş, siyaset ve ekonomi çevrelerinde etkili bir ağa sahip olmaya çalışmaktadır.
Bunların dışında, Arnavutluk’ta bazı devlet üniversitelerinin gazetecilik bölümlerine nüfuz eden örgüt, etkili isimleri kendi özel üniversitelerinde çalıştırarak medyada nüfuz alanı yaratmayı da hedeflemektedir. Bu açıdan ülkenin ilk internet gazetesi olan Gazeta Start’ın da FETÖ’ye ait yayın organı olması dikkat çekicidir.”
Raporda, Yunanistan, Bulgaristan ve Macaristan’la ilgili olarak şunlar kaydedildi:
“FETÖ, diğer Balkan ülkelerinin aksine Yunanistan, Bulgaristan ve Macaristan’da daha sınırlı bir faaliyet alanına sahip olabilmiştir. Örneğin Yunanistan’da gerek Yunan devlet kurumlarının yoğun denetimi gerek Batı Trakya Türklerinin ilgi göstermemesi sebebiyle FETÖ yaygın faaliyet gösterememiştir. Öte yandan Bulgaristan’daki faaliyetlerine 1992’de başlayan FETÖ, burada da Sofya ve Filibe’deki birkaç özel kurs ve dil okulu dışında herhangi bir yapı kuramamıştır.”
“ILIMLI İSLAM SÖYLEMİNİ ETKİLİ KULLANMIŞTIR”
Raporda, FETÖ’nün Ortadoğu’da Fransız ve İngiliz etkisine alternatif olarak ABD’nin etkisini yaymayı hedeflediği kaydedildi ve “Kullanışlı bir aparat olarak FETÖ, Ortadoğu ülkelerinde örgütsel faaliyetlerini genişletmesinde ılımlı İslam söylemini etkili kullanmıştır” denildi.
Emniyet raporunda şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerini kuvvetlendirdiği dönemde kendilerini Türkiye’nin doğal elçileri olarak sunan örgüt mensupları, faaliyet gösterdikleri ülkelerde okullar açmışlar ve örgüte finansal destek sağlayan şirketler için Pazar yaratmışlardır. Bu kapsamda özellikle, Mısır, Irak, Yemen ve Fas’ta faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bahse konu dönemde FETÖ’nün Körfez ülkelerine ise sirayet etme hususunda zorlandığı görülmektedir.”
“GÜLEN’İN ABD’DEN SINIR DIŞI EDİLMESİ HALİNDE MISIR’A SIĞINABİLECEĞİ”
Raporda, FETÖ’nün Mısır’daki faaliyetlerine ilişkin yazılanlar dikkat çekici. FETÖ’nün Mısır’da istihbari bir örgüt gibi çalıştığının belirtildiği raporda şunları kaydedildi:
“FETÖ’nün Mısır’daki yapılanması ve faaliyetlerine baktığımızda, mesihçi bir yapı olarak kurulan örgütün başta Türkiye olmak üzere çeşitli ülkelerin aleyhine istihbarat faaliyetlerinde kullanıldığı görülmektedir.
3 Temmuz 2013’te Mısır’ın seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin dönemin Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı Abdulfettah Sisi’nin liderliğindeki darbeyle görevinden uzaklaştırılması sonrasında gerginleşen Mısır-Türkiye ilişkilerinde FETÖ, kendisine alan açıldığını görmüştür. Bahse konu gerginlikten faydalanan FETÖ, Mısır’a istihbari bilgiler sağlayarak Sisi yönetimiyle ilişkilerini kuvvetlendirmiştir. Bu çerçevede, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası İslam İşbirliği Teşkilatı’nın FETÖ’nün terör listesine dâhil edilmesi yönündeki karar tasarısının görüşüldüğü 19 Ekim 2016 tarihli oturumunda tek çekimser kalan ülkenin Mısır olması da tesadüfi değildir.
FETÖ’nün Mısır’daki uzun yıllara dayanan faaliyetleri neticesinde bugün Mısır istihbarat kurumlarıyla da güçlü ilişkilere sahip hale gelebilmiştir. Bu çerçevede, FETÖ lideri Fetullah Gülen’in ABD’den sınır dışı edilmesi halinde Mısır’a sığınabileceği söylentileri de temelsiz değildir. Bu iddiaları doğrular şekilde, Ortadoğu ve Afrika’da faaliyet gösteren FETÖ mensuplarının, 15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişiminin başarısız olmasından sonra Mısır’da toplantılar düzenlediği ve bölgedeki faaliyetleri hakkında yeni stratejiler geliştirdikleri belirtilmektedir.48 Söz konusu iddiaların tümü, Türkiye’deki darbe girişimini destekleyen yayınlar yapan Mısır televizyonlarına konuk olarak katılıp Türkiye aleyhinde yorumlarda bulunan FETÖ mensuplarına geçen zamanda yenilerinin eklenmesiyle de örtüşmektedir.”
“ABD’NİN OPERASYONEL ÜSSÜ HALİNE GELDİĞİ GERÇEĞİ İLERLEYEN YILLARDA ORTAYA ÇIKMIŞTIR”
“FETÖ tarafından da Orta Asya ve Kafkasya bölgesine yönelik ilk stratejik yapılanma SSCB’nin dağılması sonrası ortaya çıkan siyasal konjonktürün etkisiyle başlamıştır” denilen raporda şu ifadeler yer aldı:
“Bölgeye eğitim kurumları açarak nüfuz alanı elde etmeye başlayan örgüt bunun ardından bölgenin hızlı liberalizasyon sürecinden faydalanarak ekonomik oluşumunu hayata geçirmiştir…
FETÖ bu dönemde Orta Asya ve Kafkasya bölgesinde ABD’nin ‘ılımlı İslam’ projesi kapsamında önemli roller üstlenmiş ve örgütün önü böylece açılmıştır. Okullarında seküler eğitim veren örgüt, bünyesinde ABD pasaportu taşıyan sözde İngilizce öğretmenlerini işe alırken; şirketleri vasıtasıyla ise bölge yöneticilerine rüşvet vererek bölgenin zengin doğal kaynaklarının Batı piyasasına ulaştırmayı amaçlamıştır. FETÖ bu dönemde faaliyette bulunduğu ülkelerde Batılı tarzda eğitim vermekle ün yapmaya başlamış ve Batılı ülkeler için gün geçtikçe daha kullanışlı bir aktör konumuna gelmiştir. Fakat örgütün etkin olduğu bölgelerde aslında ABD’nin operasyonel üssü haline geldiği gerçeği ilerleyen yıllarda ortaya çıkmıştır. Rusya Federasyonu ve Özbekistan istihbarat servisleri bu durumu tespit eden ilk ülkelerin başında gelmiş ve FETÖ’nün faaliyetlerini ülkelerinde yasaklamışlardır.”
“FETÖ’NÜN YABANCI İSTİHBARAT SERVİSLERİYLE İLİŞKİSİ ORTAYA ÇIKARILMIŞTIR”
FETÖ’nün Rusya’daki faaliyetleriyle ilgili şu satırlara yer verildi:
“FETÖ, Asya yapılanmasına Rusya’da 1990’lı yılların başında Kuzey Kafkasya’daki özerk cumhuriyetlerden Tataristan’a, Rusya içerisindeki Türk dilli diğer cumhuriyetlere, St. Petersburg’a, Sibirya ve Hakasya’ya kadar her yerde Türk okulları adı altında örgüt kurumlarını açarak faaliyetlerine başlamıştır. 2000’li yılların başında Rusya iç siyasal birliğini sağlamış, devlet başkanı Vladimir Putin’in yönetime gelmesiyle birlikte ülkenin istihbarat güvenlik teşkilatları yeniden dizayn edilmesiyle birlikte FETÖ’nün yabancı istihbarat servisleriyle ilişkisi ortaya çıkarılmıştır. 2002 yılında Rus İstihbarat Teşkilatı (FSB), FETÖ okullarının Amerikan istihbarat teşkilatıyla doğrudan ilişkisi olduğunu, CIA adına Rusya’nın ulusal çıkarlarına aykırı olarak istihbarat çalışmalarında bulunduğunu, İslam’ın bağlamından koparılmış bir eğitimle Rusya’nın ve Orta Asya’nın yapısına aykırı mezunlar ve elemanlar yetiştirmeye çalıştığını, okullarındaki öğretmen ve öğrencilerin de normal öğretmen ve öğrenci dışında bir asker ve istihbaratçı motifinde yetiştiğini tespit edip, Rusya Yüksek Mahkemesi kararıyla, okulların büyük bir kısmını kapatma kararı vermiştir.”
ÖZBEKİSTAN’DAKİ İLK DARBE GİRİŞİMİNDE FETÖ PARMAĞI
“FETÖ’nün bölge yapılanmasını çözen ikinci ülke Özbekistan olmuştur” denilen raporda, örgütün Özbekistan’da darbe yapmaya çalıştığı kaydedildi:
“Özbekistan’a 1990’lı yıllarda aynı yöntemlerle sızan örgüt, bir süre sonra Özbek devletinin ve istihbaratının dikkatini çekmiş ve okullarda verilen çarpık eğitimle Özbekistan halkının birliğine aykırı faaliyetler gösterdiği, okullarda çalışan öğretmen ve yetişen öğrencilerin ABD çıkarlarını koruma amacı taşıdıkları tespit edilmiştir. Daha da ötesi 1999 yılında Özbekistan’daki ilk darbe girişiminde Özbek lider İslam Kerimov’a karşı gerçekleştirilen suikast girişiminin arkasında FETÖ parmağı bulunmasının ardından terör örgütünün okulları kapatılmış ve örgüt mensupları sınır dışı edilmiştir. Suikast eylemini gerçekleştirmeye çalışan istihbarat elemanlarının bir kısmı da tutuklanıp cezaevlerine konulmuştur. Fakat o günlerde muhalif lider Muhammet Salih’in Türkiye tarafından korunması ve Özbekistan’a iade edilmemesi sebebiyle ikili ilişkiler en alt seviyeye inmiş ve kopma noktasına gelmiştir. Yani FETÖ ilk darbe girişimini esasen Özbekistan’da gerçekleştirmiş ve 15 Temmuz’da olduğu gibi başarıya ulaşamamıştır. Ancak örgütün Özbekistan’daki darbe girişimi Türk-Özbek ilişkilerini bozmaya yetmiştir.”
“KIRGIZİSTAN’IN YÖNETİMİNİ ELE GEÇİRMİŞTİR”
Raporda “Rusya ve Özbekistan’dan farklı olarak Kırgızistan’da FETÖ mensupları daha rahat ve serbest bir şekilde yapılanma olanağı bulmuşlardır” denildi ve “1992 yılında Türk ve Kırgız Cumhurbaşkanlarının da bizzat katılımıyla FETÖ iltisaklı Sebat Vakfı’na bağlı okulların açılışı örgütün ilk Kırgızistan yapılanması olmuştur. Örgüt, kendisine bağlı okul ve ticari şirketlerle bugün de ülkede faaliyetlerini sürdürmektedir. FETÖ eğitim kurumlarında eğitip yetiştirdiği on binlerce mezun ile Kırgızistan’ın yönetimini, iş dünyasını, ekonomik dengelerini dahası halkın bilincini dahi ele geçirmiştir. Bu sayede örgüt günümüzde Kırgızistan’ı kendine üs yapmış ve 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Türkiye’nin Kırgızistan’a defalarca yapmış olduğu uyarılar, FETÖ etkisindeki Kırgızistan yönetimi tarafından hoş olmayan bir tutum ile karşılanmıştır. Türkiye ile ekonomik ilişkilerin kopma riski dahi göz önüne alınarak okullar kapatılmayıp tam tersi FETÖ’ye tam destek verilmeye devam edilmektedir” ifadeleri kullanıldı.
“KIRGIZ EMNİYET TEŞKİLATINA SIZDIĞI BİLİNMEKTEDİR”
FETÖ’nün Kırgızistan’da ülke yönetiminin en uç yerlerine kadar sızmış olduğu bölge basınına bakıldığında kolaylıkla anlaşıldığının vurgulandığı raporda şunlar kaydedildi:
“Hatta Kırgız bürokrasisi içerisinde FETÖ’nün, örgüt faaliyetlerini yürütebileceği kişileri önemli kadrolara bile getirebildiği kabul edilmektedir. Örgütün zaman zaman da devletin zaaflarından faydalanarak rüşvetle militanları istedikleri yerlere getirdikleri ya da örgüt lehine olabilecek işleri yaptırdıkları gözlemlenmektedir. Bu minvalde, FETÖ’nün tıpkı Türkiye’de sınav sorularını çalarak devlete sızma stratejisi Kırgızistan’da da uyguladığı ve böylece Kırgız emniyet teşkilatına sızdığı bilinmektedir. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’nin baskıları üzerine Kırgız Devleti örgüte ait okullara el konulmuş gibi davranmaktadır. Ancak gerçekte okullar isim değişikliğine giderek FETÖ yapılanmasının içerisinde kalmaya devam etmektedir. Örneği adı Sebat olan eğitim kurumlarının ismi Sapat olarak değiştirilmiş ve okullara devlet bünyesindeymiş gibi bir görünüm kazandırılmıştır.”
“ALİYEV’İN ÜLKE İÇERİSİNDE FETÖ İLE MÜCADELESİNDE GÜVENEBİLECEĞİ BAŞKA İSİM OLMADIĞINI…”
FETÖ’nün Azerbaycan’da da ciddi bir tehlike olduğunun belirtildiği raporda ülkedeki yapılanmayla ilgili şu ifadelere yer verildi:
“Azerbaycan, FETÖ için Kafkaslar, Orta Asya ve Rusya’ya açılan kapı olarak çok büyük bir önem arz etmektedir. Bu nedenle de örgütün Türkiye’den sonra yaygınlık kazanmaya çalıştığı ilk ülke olmuştur. Bugün örgüte kaşı mücadele edilerek FETÖ konusunda önemli adımlar atılsa da, halen yeterli ve tatmin edici sonuçlara ulaşılamamıştır. Özellikle Türkiye’de bir zamanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaşadığı FETÖ ile mücadelede yalnız bırakılma durumu şu an Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev için geçerlidir. Bu yüzden Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in FETÖ ile mücadele konusunda aldığı en önemli karar eşi hanımefendi Mihriban Aliyev’in Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak ataması olmuştur. Bu kritik atama Cumhurbaşkanı Aliyev’in ülke içerisinde FETÖ ile mücadelesinde güvenebileceği başka isim olmadığını göstermesi bakımından önemlidir.
Bugün Azerbaycan devlet bürokrasisi içinde önemli pozisyonlarda olanların birçoğu hala FETÖ konusunun ciddiyetini anlamış değildir. Enerji sektörü başta olmak üzere paranın döndüğü yerleri yönetenlerin birçoğu bugün hala bu bürokratik yapı ile çıkar ilişkisi içindedir. Bu minvalde FETÖ’nün Azerbaycan’daki faaliyetlerine bakıldığında örgütün temel hedefinin Türkiye’den Azerbaycan’a giden öğrenci ve iş adamları olduğu görülmektedir. Bu noktada FETÖ Azerbaycan’daki örgüt mensuplarının önünü açmak için bu ülkeye giden FETÖ mensubu olmayan kişiler itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Ayrıca önemli ihaleler alan Türkiyeli iş adamlarının örgütün taşeron oluşumları tarafından ölüm tehditleri aldığı bilinmektedir. Bu yollarla önünü açan örgüt, Türkiye’de olduğu gibi Azerbaycan’ın da önemli devlet iştiraklerini yönetmeye çalışmış ve bunda bir ölçüde başarılı olmuştur.”
Kaynak: https://odatv.com/gulen-abdden-gonderilirse-hangi-ulkeye-gidecek-22011949.html
[Edited at 2019-01-22 20:40 GMT] | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:50 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER
--Alıntı--
"Emekli Tümgeneral Selahattin Kısacık: 'O yargılanmadan FETÖ'yle mücadeleye inanmıyorum'_"
Odatv - 26.01.2019 18:22
*-*
Emekli Tümgeneral Selahattin Kısacık'tan sert çıkış: "2010'da Bülent Arınç hakkında suç duyurusunda bulunmak için yazı yazdık, ama Genelkurmay bunu göndermedi. Bu adam FETÖ'cülerin babasıdır. O yargılanmadan FETÖ'yle mücadeleye inanmıyorum."
KUMPAS-DER ve TESUD'un işbirliği ile düzenlen söyleşiler dizisinin 8'incisinde Kozmik Oda kumpası anlatıldı.
TESUD Genel Merkezi'nde düzenlenen söyleşinin açılışında KUMPAS-DER Başkanı Ahmet Tatar, Kozmik Oda kumpasının Türkiye Cumhuriyeti'nin dönüm noktası olarak yazılacak, kumpasların en önemli halkalarından biri olduğunu belirterek, bu kumpaslarla T. C. Devleti'ni güçsüz bırakma ve en nihayetinde çökertmenin amaçlandığını vurguladı. Tatar, "Devletin en mahrem noktalarından birisine girildi. Bunun en önemli halkası Muharrem Köse hala hiç de sorumluluğunu kabul etmiyor. Ama sadece onunla kalmıyor, birileri de devletin en mahrem alanına girilmesine göz yumdu. Bu çok büyük vebaldir. Gelecek kuşaklar bu işe sebep olanları hiç de hayırla yadetmeyecektir, en tepeden, en aşağıya. Birilerinin düşman ve ihanet içinde olduğundan kuşkumuz yok, ancak bu ihanete bir şekilde alet olup, önünü açanlar çok ciddi bir sorumluluk taşıyor. Onlar da üzerine toz kondurmuyor, ama bu gerçeği değiştirmez. Bu kumpasla bir taşla kaç kuş vurdular, hepimizin iyi düşünmesi gerekir" dedi.
“O GECE AYAKLARI DAHİL HER YERİ TİTRİYORDU”
Kozmik Oda kumpası hakkında ilk bilgi veren isim dönemin Ankara Seferberlik Tetkik Daire Başkanı Selahattin Kısacık oldu. Seferberlik Tetkik Kurulu'nu, "Kuvay-i Milliye’nin teşkilatlanmış hali" olarak tarif eden emekli Tümgeneral Kısacık, kumpasın Bülent Arınç'a suikast iddiasıyla başladığını hatırlattı. Kısacık, Kozmik Oda aramasını yapan hakim Kadir Kayan'ın 2006'da Fetullah Gülen'in beraatine karar veren isimlerden biri olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"O gece ayakları dahil her yeri titriyordu. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ aradı. Bu gece arama yapılmamasını, yarın Başbakanla görüşeceğini söyledi, 'Eğer tatmin olmazsa, benim yanıma getir' dedi. Ben de Hakim Kayan'ı Başbuğ'un yanına götürdüm. Görüşmeye beni almadılar. Ertesi gün Başbuğ, Başbakanla görüştüğünü belirtip, 'Bir şey olmadığını ispat edelim' dedi."
“AMAÇ FAİLİ MEÇHULLERİ TSK'NIN ÜZERİNE YIKMAK”
Arama sırasında hakim Kadir Kayan'a burada gördüklerini mahkeme dışında hiçbir yerde anlatmayacağına dair tutanak imzalattırmak istediğini ama kabul etmediğini kaydeden Kısacık, Kayan'ın ayrıca TEM polislerinin laptopunu içeriye sokmaya çalıştığını söyledi.
Kısacık, şöyle devam etti:
"Aslında bilgisayar kullanmayı bilmiyordu. Parmakları yara oldu. Tek tek bakıyor. 'Ne arıyorsanız, söyleyin kelime yazıp bakalım' dedik. Kelime araması tamamlandı. Ertesi gün yine geldi. Elinde 21 kişilik isim listesi vardı, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok dahil. 'Bunların Arınç'a suikastla ne ilgisi var?' dedik. 'Ben hakimim her şeye bakarım' dedi. Rapor hazırlanacak, 3 gün rapor aldı. Herhalde bir yerlere danıştı, hazırlık yaptı. 8 evrak, 14 bilgisayar çıktısına el konuldu. Amaç faili meçhulleri TSK'nın üzerine yıkmak, Seferberlik Tetkik Kurulu'nu Ergenekon'la irtibatlandırmaktı. Hepsini engelledik. Önemli kayıtlar 2013'e kadar kasada saklandı. Sonra Mustafa Bilgili almak istedi, Genelkurmay da verdi. Adli Müşavir kim, Muharrem Köse. Çok gizli belgelere el konuldu. Verdiğimiz bütün mücadele boşa çıkarılmış oldu. Kadir Kayan 15 Temmuz'dan bir hafta önce yurtdışına kaçtı. Mustafa Bilgili yakalandı, 11-24 yılla yargılanıyor. Devletin çok gizli bilgilerini servis etmek casusluktur. Konuşmasın, bir an önce çıksınlar diye yapıyorlar herhalde. Yargı yetkisi silah olarak kullanılmış, bu silah TSK'ya yöneltilmiştir."
“BU ADAM FETÖ'CÜLERİN BABASIDIR”
Kısacık, konuşmasını şu sert sözlerle tamamladı:
"2010'da Bülent Arınç hakkında suç duyurusunda bulunmak için yazı yazdık, ama Genelkurmay bunu göndermedi. Bu adam FETÖ'cülerin babasıdır. O yargılanmadan FETÖ'yle mücadeleye inanmıyorum."
Söyleşinin ikinci konuşmacısı Kozmik Oda operasyonu sırasında buraya TÜBİTAK'tan bilirkişi olarak gönderilen Bilgisayar Mühendisi Barış Erdoğan da Kozmik Oda'dan çok önce Ergenekon kumpasında nasıl izlenip dinlendiğini anlattıktan sonra şunları söyledi:
"Savcı Mustafa Bilgili TEM polisleriyle görüşmemi isteyince tutanak tutuk. Peki benim gibi birisi oraya nasıl gönderildi? FETÖ'cüler bile Başbuğ'un onları Kozmik Oda'ya sokacağına inanmıyordu. Onlarda tesadüf yok, her şeyi ayarlıyorlardı. Burada ne oldu? Odaya giremediler. Başbuğ, Başbakanla görüşüp, 'tamam' deyince, hazırlıksız yakalandılar. Ellerini yüzde 99 FETÖ'cü olan Tübitak torbasına atınca ben çıktım, Allah şaşırtıyor. Ben deşifre olunca, apar topar ikinci bir bilirkişi atadılar."
Erdoğan'ın bu sözleri üzerine Selahattin Kısacık, "O tutanak kumpasın belgesiydi. Bunu Genelkurmay'a gönderdik. Başbuğ, 'Kurumlararası güven zedelenir, ben açıklayamam' dedi. Oysa bunu ifşa etse, kumpas başından bitecekti. Sonrasında Barış, 'Can güvenliğim kalmadı, burada kalabilir miyim?' dedi. Orada benimle yattı, kalktı" diye konuştu.
Kaynak: https://odatv.com/emekli-tumgeneral-selahattin-kisacik-o-yargilanmadan-fetoyle-mucadeleye-inanmiyorum-26011922.html
▄▄▄▄▄▄▄▄▄
ADO_NOT:
1) Almanya'da Fetullahçı Terör Örgütünün alçakça propagandasını yapan sözde "vakfı" - (Gülmekten karın kaslarıma gıramp girdi lenn) ->"Stiftung Dialog und Bildung" https://sdub.de/ )) Alman devleti işte böyle bir devlet... Hani müttefiktik, hani tarihsel dostluğumuz vardı? Hani 1. Dünya Savaşında siz yenilince biz de yenilmiş sayıldıydık... Hani hani haniii? PKK terör örgütüne "Bilmem nerenin işçi partisi" diyen de bu ahmaklar işte (alman devletluları, basını, elitleri, BND'si...)
▄▄▄
2) Alçak ex hâkim, FETÖ elemanı kaçak Kadir Kayan
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄
--Alıntı--
"CIA, MOSSAD kurguladı, BND ve MI6 destekledi"
Odatv - 05.01.2019 19:13
*-*
Bugünkü söyleşi de Poyrazköy kumpası hakkında bilgi veren emekli Kurmay Albay Koray Özyurt, dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
KUMPAS-DER'in toplumsal hafızayı canlı tutmak amacıyla düzenlediği söyleşi dizisinin 5'incisinde Poyrazköy kumpası anlatıldı.
TESUD Genel Merkezi'ndeki söyleşinin başlangıcında KUMPAS-DER Başkanı Ahmet Tatar, Poyrazköy davasının Balyoz'la doğrudan bağlantılı olduğunu, bu davanın 6 iddianameden oluştuğunu belirterek, "Bu davanın benim için özel tarafı var, eğer hayatta olsaydı kardeşim Ali Tatar da bu davanın sanığı olacaktı. Yine rahmetli hocamız Türkan Saylan olacaktı. Bu dava sürecinde emekli astsubay Sadettin Doğan'ı da kaybettik. Her üçünü de saygı ve rahmetle anıyorum" dedi.
CIA, MOSSAD KURGULADI, BND VE MI6 DESTEKLEDİ
Bugünkü söyleşi de Poyrazköy kumpası hakkında bilgi veren emekli Kurmay Albay Koray Özyurt da kayıpları anarken, emekli astsubay Sadettin Doğan'la ilgili şu iddiayı gündeme getirdi: "Ekmek parası için Mogadişu'da THY'nin güvenlik şefiyken öldürüldü. Muhtemelen FETÖ'nün parmağı var. Oradaki çocuklara yardım götürüyordu ve de FETÖ'cülerin yaptıklarından haberi vardı."
Özyurt, Poyrazköy kumpasının önemine şu sözlerle dikkat çekti:
"Ben dahil hiç birimiz hatasız değiliz. Sorumluluk en alttan itibaren en yukarıya kadar gidiyor. Bu davada özellikle DKK'na el atılmış, reaksiyon ölçülmüş, birlik içine konulan/konulacak sahte delillerin bulunmasının yolu açılmıştır. Sadece FETÖ değil CIA/FBI, MOSSAD, TSK'daki hainler ve iktidar güçlerince kurgulanmış, BND ve MI6 tarafından da dolaylı/direkt desteklenmiştir. TSK'da bu ilk davalar yeterince doğru analiz edilemediği için sıra Ergenekon davasına gelmiş, bu aşamada HSYK, MGK, YAŞ ve diğer kurumlar uyumuş veya uyutulmuştur. TSK içinde Orgeneral seviyesinde kişiler de şahsi hırsları nedeniyle sessiz kalmaya devam edip, karargahı doğru çalıştırmayarak yıkıma dolaylı destek sağlamıştır. İngiliz gazeteci Gareth Jenkins'in yaptığı analizi yapamayan TSK, Balyoz davasına gelindiğine olayın vahametini anlamaya başlamıştır."
O günlerde TSK'nın durumunu dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un, "Hukuka saygılıyız. Durumdan kaygılıyız" sözleriyle özetleyen Özyurt, "Ancak 'acaba şimdi ne yapmalıyız?' sorusunun cevabını bir türlü vermemiştir" dedi.
Özyurt, sunumunu şöyle tamamladı:
"Kumpas davalar sonucunda 2007-2016 arasında TSK, FSK'ya dönüştürülmüş, 15 Temmuz'dan sonra FSK, RSK'ya evrilmiştir."
Kaynak: https://odatv.com/cia-mossad-kurguladi-bnd-ve-mi6-destekledi-05011913.html
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄ ▄
--Alıntı--
"AB'den Maduro'ya: Erken seçim ilan edilmezse Guaido'yu tanıyacağız"
AA Yayınlanma tarihi: 26 Ocak 2019 Cumartesi, 20:02
Avrupa Birliği'nin Maduro hükümetine 8 gün içerisinde yeni başkanlık seçimleri çağrısı yapmasını aksi takdirde Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido’yu geçici başkan olarak tanıyacağı açıklamasına Venezuela Dışişleri Bakanı Jorge Arreaza'dan yanıt geldi. Arreaza, "Avrupa bize 8 gün veriyor. Egemen bir millete karşı bu gücü ya da ültimatomu nereden alıyorsunuz? Bu çocukça müdahaleci tutum nereden geliyor?" ifadelerini kullandı.
//Federica Mogherini///
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, yaptığı yazılı açıklamada, Venezüella'da başkanlık seçimlerinin anayasal düzene ve uluslararası demokratik standartlara uygun özgür, şeffaf ve güvenilir biçimde yapılması çağrısında bulundu.
Mogherini, önümüzdeki günlerde yeni bir seçimin düzenleneceği yönünde bir duyuru yapılmaması halinde AB’nin, Venezüella anayasasının 233. maddesi uyarınca Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido’yu geçici başkan olarak tanınması da dahil çeşitli adımlar atacağını vurguladı.
Geçen yıl mayıs ayında Venezüella’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin adil, özgür, meşru ve güvenilir olmadığını iddia eden Mogherini, halkın iradesini temsil eden bir hükümete ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
233'ÜNCÜ MADDE
Venezüella anayasasının 233. maddesine göre, “Başkan kalıcı olarak görevini yerine getiremeyecek duruma gelirse, Ulusal Meclis Başkanının devlet başkanlığı görevini 30 gün süreyle yürütebileceği” öngörülüyor.
'8 GÜN İÇİNDE...'
//Martina Fietz///
Alman Hükümet Sözcü Yardımcısı Martina Fietz de, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Venezuela halkının özgür ve güvenli bir şekilde kendi geleceği konusunda karar vermesi gerektiğini belirterek, "8 gün içinde seçim ilanı yapılmazsa böyle bir siyasi süreci başlatacak Juan Guaido'yu geçici başkan olarak tanımaya hazırız." ifadesini kullandı.
Daha önce İngiltere, Fransa ve İspanya’dan de benzer açıklamalar yapılmıştı.
VENEZÜELLA'DAN AB'YE YANIT
//Jorge Arreaza///
Venezüella Dışişleri Bakanı Jorge Arreaza, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Venezüella'daki krizi görüştüğü oturumda yaptığı konuşmada Avrupa Birliği'nin (AB) seçim çağrısına yanıt verdi.
Arreaza konuşmasında, "Avrupa bize 8 gün veriyor. Egemen bir millete karşı bu gücü ya da ültimatomu nereden alıyorsunuz? Bu çocukça müdahaleci tutum nereden geliyor?" dedi.
“Seçim yapılıp yapılmayacağını bize söyleyemezsiniz" diyen Bakan Arreaza, "ABD, darbenin arkasında değil bizzat öncüsü, Venezüella'da muhalefete ve uşak ülkelere talimat veriyor ve dikte ediyor." ifadelerini kullandı.
NE OLMUŞTU?
Venezüella'da hafta içi muhalefet ve iktidar yanlılarının düzenlediği mitingler sonrası, çoğunluğu muhalefetin elindeki Ulusal Meclisin Başkanı Juan Guaido, muhaliflerin mitinginde kendini geçici devlet başkanı ilan etmiş ve başta ABD olmak üzere aralarında Kanada, Kolombiya, Peru, Ekvador, Paraguay, Brezilya, Şili, Panama, Arjantin, Kosta Rika ve Guatemala'nın da olduğu bazı ülkeler tarafından tanınmıştı.
Türkiye, Meksika, Rusya, Küba, Çin ve Bolivya ise Nicolas Maduro hükümetine desteklerini yinelemişti.
Kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1219025/AB_den_Maduro_ya__Erken_secim_ilan_edilmezse_Guaido_yu_taniyacagiz.html
▄▄▄▄▄▄▄▄▄
ADO_YORUM: Avrupalı batılılar yine emperyalistliklerini konuşturmuşlar. Dünyayı yüzyıllarca sömürdüğünüz yetmedi değil mi ey azgın BATILI yöneticiler. Yazıklar olsun...
[Edited at 2019-01-27 16:21 GMT] | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:50 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER
--Alıntı--
"_'Sahte Harvard’a tazminat cezası!"
Haberleştiren: Dinçer GÖKÇE 28.01.2019 - 08:30, Son Güncelleme: 28.01.2019 - 09:44
*-*
*-*
*-*
*-*
*-*
Dünyanın en itibarlı üniversitelerinden Harvard’ın ismini kullanarak, dil okulu ve özel okul bayiliği veren Halil Çil tazminat ödedi. Türkiye’de isimlerinin izinsiz kullanıldığı ihbari bilgisi üzerine harekete geçen Harvard Üniversitesi avukatları, Antalya’da bulunan iki şirket ile bu şirketlerin sahibine dava açtı. Mahkeme üniversiteyi haklı buldu; tazminat ödenmesi, Harvard isminin kullanılmaması, sitelerin ve basılan ürünlerin toplatılmasına hükmetti.
1636 YILINDA ABD’de kurulan Harvard Üniversitesi “Dünyanın En İtibarlı Üniversiteleri 2018” araştırmasında ilk sırada yer alıyor. Antalya merkezli Birleşik Markalar Danışmanlık Özel Eğitim Hizmetleri Gıda Restoran şirketi, Harvard Publishers Yayıncılık Eğitim Ve Patent Danışmanlığı ile bu şirketlerin sahibi Halil Çil, Harvard Üniversitesi’nin ismini kullanarak, dil okulu ve özel okul bayiliği verdi. ABD’li Harvard Üniversitesi’nin avukatları bu izinsiz kullanımı fark edince mahkemeye başvurdu. İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada mahkeme kullanılan belgelerin geçerli olmadığının tespit edildiğini vurguladı ve tazminata hükmetti. Çil, Harvard’a 20 bin TL manevi, 50 bin TL’de maddi tazminat ödedi.
ADIMIZ KULLANILMASIN
Harvard’ın dava dilekçesinde şu noktalara dikkat çekildi: “Harvard çok tanınmış ve prestijli bir marka. Harvard, Türk Patent ve Marka Kurumu (TPE) nezdinde de tescilli. Davalı taraf Harvard adını kullanarak, çeşitli firmalara bayilik veriyor. Herhangi bir marka tescilleri veya bizim tarafımızdan verilmiş bir izinleri yok. Haksız gelir elde ediliyor. ‘Harvard Publishers’ ismi altında yayınlar yapıldı. Davalı şirketin unvanında yer alan Harvard ibaresi çıkarılsın. Harvard adı kullanılarak açılan sitelere erişim engeli verilsin; ürünler için de toplatma kararı verilsin.” Dava dilekçesinde Harvard’a 100 bin TL maddi, 50 bin TL manevi, 150 bin TL de itibarın zarara uğratılması nedeni ile tazminat ödenmesi talep edildi.
HAKSIZ REKABET YOK
Davalılar ise kendilerini şöyle savundu: “Harvard bir yer adı. Massachusetts’te bir bölge adı... Dünya üzerinde adı Harvard olan pek çok sokak cadde ve meydan var. Harvard ibaresini, sahip olunan İngiliz menşeli şirketin sahip olduğu lisans kapsamında kullanıyoruz. Haksız bir kullanım yok. Harvard kelimesinin, marka hukuku anlamında tekel oluşturacak şekilde verilip verilemeyeceği de tartışmalı. Haksız rekabet şartları bulunmuyor; haksız rekabetin gerçekleşmesi de imkansız. Davanın reddine karar verilsin.”
MEB: TÜKETİCİ ALDANIR
Dava dosyasına Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) da müdahil oldu. Bakanlık ilgili mevzuat kapsamında, yabancı ve milletlerarası okullar haricinde, özel eğitim kurumlarına Türkçe olmayan adlar verilemeyeceğini ve Harvard ismini kullanan bir okulun MEB’ten alınmış yasal bir kurum açma izni bulunamayacağını kaydetti. Bakanlık ayrıca bu ismin kullanılmasının tüketiciyi aldatıcı nitelikte olacağını vurguladı. Mahkeme, 20 bin TL manevi 53 bin TL de maddi tazminat ödemesine, Harvard ismiyle açılan sitelerin engellenmesine ve bu isimle basılan tüm ürünlerin toplatılması ile Harvard isminin kullanılmasının yasaklanmasına kararı verdi. Davalı, temyiz etmeyince, karar kesinleşti.
LİSANS BELGESİ GEÇERLİ DEĞİL
MAHKEME tüm belgeleri değerlendirerek şu kararı aldı: “Davalı, kullanımın lisansa dayalı olduğunu iddia ediyor. Lisans veren Harvard P. K.’yi temsilen Tolga P. tarafından imzalanan lisans sözleşmesi incelendi. Harvard P. K. yetkilileri bu sözleşmeyi imzalamadıklarını, lisans veren sıfatıyla sözleşmeyi imzalayan Tolga P. isimli kişiyi tanımadıklarını Harvard Publishers UK Ltd. adlı şirketten haberdar olmadıklarını belirtti. Davalılar vekili de 8 Ekim 2016 tarihli dilekçesinde, bu kez, tüm çabalara rağmen Tolga P.’ye ulaşamadıklarını ve P. hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti. Lisans sözleşmesinin sağlamlığı konusunda mahkememizde ciddi şüphe bulunuyor. Belgenin geçerli olmadığı bilirkişi raporu ile de tespit edildi. Dolayısı ile davalı savunmasının bir temelinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Davalı basiretli tacir gibi davranmadı. Davacı markası dünya çapında çok tanınmış bir marka... Davalıların bir lisans sözleşmesi imzalarken daha özenli hareket etmeleri hayatın olağan akışı gereğidir.”
SAHTECİLİK YAPTIĞIMIZ ANLAMINA GELMEZ
AYNI zamanda yabancı dil okullarının ağırlıklı üyesi olduğu Markalar Birliği Başkanı da olan Halil Çil, Hürriyet’te şunları söyledi: “Doğru, Harvard hakkımızda böyle bir dava açtı ve biz kaybettik. Tabii, davayı kaybetmemiz bizim sahtecilik yaptığımız anlamına gelmez. Harvard ismini, İngiltere menşeili şirketi satın alarak kullandık. Mahkemenin kararı harfiyen yerine getirildi. Bu tür davalar normaldir. Bizim de açtığımız davalar oluyor. Ancak, esas olan mahkemenin ne dediğidir. Bu davada da biz karara uyduk ve tazminatı ödedik.” Çil, "Harvard" adı ile açılan herhangi bir okulun ise olmadığını öne sürerek "MEB, tam bunlar açılırken kanun çıkardı; yabancı tüm isimleri yasakladı ve onay vermedi. Bu yüzden Harvard ismiyle açılamadılar" dedi.
BAYİLİK BİLE VERMİŞLER
HARVARD Üniversitesi vekili ve Deriş Avukatlık Ortaklığı’ndan Avukat Okan Çan ise “Davalılar, müvekkilimizin çok tanınmış markasının okullar üzerinde kullanımıyla ilgili izinsiz bir franchising faaliyetine girişmişlerdi. Davalılar ayrıca TPE nezdinde itirazlarımız sonucunda ret edilen çok sayıda Harvard ibareli marka başvurusunda bulunmuştu. Mahkeme kararıyla müvekkilimizin tanınmış Harvard markasının ihlaline son verilmesi oldukça önemli” dedi.
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/sahte-harvarda-tazminat-cezasi-41096661
[Edited at 2019-01-28 08:03 GMT] | |
|
|
Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:50 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER BND hakkında çekilmiş bir ARTE belgeseli... | Jan 28, 2019 |
Yalnızca Almancasını bulabildim...
(Süresi: 1 saat 30 dakka ->> (2 saat 12 dakka görünse de kalanı tekrar)
Bu "haberalma örgütü" mükemmel Türkçeli Türklerden de çok sayıda kadrolu ajan barındırıyor. Özellikle bazıları için paranın yüzü çook sıcakmış Türkiye'deki bölücü akımların ağababa destekçilerinin en başında gelmektedir bu BND...
Schattenwelt BND Wie ... See more | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:50 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER
--Alıntı--
"Son dakika: Tuğgeneral Özkan Edip Akgülay tutuklandı..."
DHA 29.01.2019 - 15:25, Son Güncelleme: 29.01.2019 - 16:26
*-*
FETÖ/ PDY soruşturma kapsamında gözaltına alınan Tuğgeneral Özkan Edip Akgülay, Diyarbakır Adliyesi’nde savcılıktaki sorgusunun ardından mahkemeye çıkarıldı. Akgülay, mahkemece tutuklanarak cezaevine konuldu.
TÜRK Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) savaş uçaklarının harekât sorumlusu olarak görev yaparken emekliliğini isteyen Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi (BHHM) Komutanı Tuğgeneral Özkan Edip Akgülay, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında bu sabah gözaltına alınmıştı. Diyarbakır'a getirilen Akgülay, ifadesi alındıktan sonra adliyeye sevk edildi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturma kapsamında, BHHM Komutanı Tuğgeneral Özkan Edip Akgülay'ın, FETÖ'nün TSK'daki mahrem üyeleriyle haberleşmek için ankesörlü telefonlarla ardışık irtibat sağladığı tespit edildi. Tuğgeneral Özkan Edip Akgülay, Eskişehir'de 26 Ocak'ta gözaltına alındı. Diyarbakır'a getirilen Tuğgeneral Akgülay, İl Emniyet Müdürlüğündeki ifade işlemlerinin ardından güvenlik önlemleri eşliğinde adliyeye sevk edildi. Savcılıktaki sorgusunun ardından mahkemeye çıkarılan Akgülay, mahkemece tutuklanarak cezaevine konuldu.
2017'de Tuğgeneralliğe, Yüksek Askeri Şûra'da ise Eskişehir BHHM Komutanlığına terfi ettirilen Akgülay'ın, kısa süre önce istifasını sunup, emekliliğini istediği belirtildi.
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-tuggeneral-ozkan-edip-akgulay-tutuklandi-41098669
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
--Alıntı--
"Emekliliğin nedeni anlaşıldı"
Haberleştiren: Osman Özgan 29 Ocak 2019, 04:00 Yeni Şafak
*-*
TSK’nın tüm savaş uçaklarının harekat sorumlusu olarak görev yaparken sürpriz şekilde emekliliğini isteyen Tuğgeneral Özkan Edip Akgülay’ın 26 Ocak’ta gözaltına alındığı ortaya çıktı. Akgülay’ın, FETÖ’nün TSK’daki mahrem üyelerinin haberleşmek için kullandığı ankesörlü telefonlarla irtibatı tespit edildi. Akgülay, 15 Temmuz’da Diyarbakır’da görev yaparken darbecilerin kullandığı 6 uçağın Ankara’ya uçmasına göz yummakla suçlanıyordu. Diyarbakır Başsavcılığı’nın hakkında yakalama kararı verdiği Akgülay Eskişehir’de gözaltına alındı.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) bütün savaş uçaklarının harekat sorumlusu olarak görev yaparken sürpriz bir şekilde emekliliğini isteyen Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi (BHHM) Komutanı Tuğgeneral Özkan Edip Akgülay'ın gözaltına alındığı ortaya çıktı.
AKGÜLAY ANKESÖRDEN ÇIKTI
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan Akgülay'ın, ankesörlü telefonlardan ardışık aramasının olduğu tespit edildi. Akgülay'ın bugün adliyeye sevk edilmesi bekleniyor.
Yeni Şafak geçtiğimiz günlerde Eskişehir BHHM ve JFAC Komutanı Tuğgeneral Özkan Edip Akgülay'ın emekliliğini istediğini yazmıştı. 2017 Yüksek Askeri Şurası’nda tuğgeneralliğe terfi eden Akgülay'ın emekliliğini neden istediği ortaya çıktı. Hava Kuvvetleri Komutanlığı söz konusu ayrılık kararıyla çalkalanmaya devam ederken, Akgülay'ın, 26 Ocak'ta gözaltına alındığı öğrenildi. Akgülay'ın, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında yakalandığı belirtildi. Eskişehir'de gözaltına alınan Akgülay daha sonra da sorgulanmak üzere Diyarbakır'a götürüldü.
MAHREM İMAMLARLA GÖRÜŞMÜŞ
Yargı kaynaklarından alınan bilgiye göre, Akgülay'ın, FETÖ'nün TSK başta olmak üzere mahrem yapılanmada haberleşmek için kullandığı ankesörlü telefonlardan irtibatı tespit edildi. Akgülay'ın söz konusu ankesörlü telefonlardan ardışık olarak arandığı belirtildi. Akgülay'ın ankesör irtibatına ilişkin sorgusunun devam ettiği öğrenildi. Emniyet’teki işlemlerinin ardından bugün adliyeye sevk edilmesi beklenen Akgülay, soruşturma savcısına da bu kapsamda ifade verecek.
Tuğgeneral Akgülay, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında darbeci uçakların kalktığı Diyarbakır 8. Ana Jet Üs Komutanlığı'nda Harekat Komutanı idi.
CUNTACI TERZİ’YE ENGEL OLMAMIŞTI
Darbeci 6 uçağın ve Özel Kuvvetler Komutanlığı'nı ele geçirmek için Ankara'ya gelen Semih Terzi ve beraberindeki cuntacı timin uçağının kalkmasını engellemeyen Akgülay, darbecilerle birlikte gözaltına alındı. Önce adli kontrolle serbest kalan Akgülay, savcının itirazı üzerine tutuklandı. 20 gün cezaevinde kalan Akgülay, daha sonra da serbest bırakıldı. Tutukluluğu sona eren Akgülay, hakkındaki soruşturma devam etmesine rağmen NATO Müttefik Hava Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezi Direktörü olarak Almanya Ramstain'a görevlendirildi.
Keşif uçakları da Diyarbakır’dan
15 Temmuz gecesi Diyarbakır 8. Ana Jet Üssü 181 ve 182. Filo'dan mühimmat yüklü 6 adet F-16 savaş uçağı darbe faaliyetlerine katılmak üzere Ankara'ya geldi. Darbeci uçaklar, Akıncı Üssü'nden aldıkları talimat uyarınca Ankara üzerinde alçak uçuş yaptı, Ankara'ya doğru gelen sivil yolcu uçağını engelledi ve ardından Akıncı Üssü'nde iniş yaptı. 15 Temmuz gecesi Akgülay, söz konusu savaş uçaklarının havalandığı üssün komutan vekilliği görevini de yürütüyordu.
Göreve 5 ay önce atanmıştı
15 Temmuz öncesi aldığı yüksek sicil notları ve birden fazla yurt dışında etkin görevlerde görevlendirilmesi nedeniyle gelecek vadeden bir general olarak değerlendirilen Akgülay, son olarak Eskişehir BHHM ve JFAC Komutanlığı görevine getirildi. 2018 Şurası'nda bu göreve atanan Akgülay'a, bütün savaş uçaklarının harekatlarının sorumluluğu verilmiş oldu. Henüz rütbesinde 1.5 yılı geride bırakan bir general olan ve son görevine yaklaşık 5 ay önce atanan Akgülay'ın bir anda emeklilik kararı almasının arkasında söz konusu soruşturmanın olduğu ifade ediliyor.
Kaynak: https://www.yenisafak.com/gundem/tuggeneral-ozkan-edip-akgulay-tutuklandi-3443724
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
--Alıntı--
"Hava Kuvvetleri'nde sürpriz ayrılık"
Odatv 11.01.2019 08:38
Hava Kuvvetleri Komutanlığı sürpriz bir emeklilik haberiyle çalkalanıyor. Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi (BHHM) ve JFAC Komutanı Tuğgeneral Özkan Edip Akgülay emekliliğini istedi. 2017 Yüksek Aşkeri Şurasında tuğgeneralliğe terfi eden Akgülay’ın henüz rütbesinde 1.5 yılı geride bırakmış olmasına rağmen bir anda emeklilik kararı alması dikkat çekti.
İLGİNÇ ZAMANLAMA
Yeni Şafak’tan Kıymet Sezer’in haberine göre; son dönemde TSK’daki FETÖ kalıntılarıyla mücadele kapsamında ankesör tutuklamalarının hayli arttığı bir dönemde Tuğgeneral Edip Özkan Akgülay’ın sürpriz bir şekilde emekliliğini istemesi, “dikkat çekici” olarak yorumlandı. Hava Kuvvetleri’ndeki sürpriz emeklilik kararı, akla, emekli Tuğgeneral Ergun Eskici’yi getirdi. 15 Temmuz girişimi sonrası tuğgeneralliğe terfi ederek Konya 3. Ana Jet Üssü'ne atanan Eskici, 1 yıl sonra erken emekliliğini istemiş ve emekli olduktan sonra da FETÖ iltisakı ortaya çıkmıştı.
Akgülay, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında darbecilerin en etkin kullandıkları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldığı otelin üzerinde keşif uçuşlarını da yapan Diyarbakır 8. Ana Jet Üssü’nün harekat komutanı ve üs komutan vekili olarak görev yapıyordu. Darbe girişiminin ardından Diyarbakır’da tutuklama talebiyle sevk edildiği mahkemece hakkında iki defa gözaltı kararı verilen Akgülay, savcının itiraz etmesine rağmen adli kontrol şartıyla serbest kalmıştı.
İLGİNÇ ATAMA
Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Abidin Ünal’ın 15 Temmuz öncesi terfi listesinde bulunan Akgülay, hakkında soruşturmalar devam etmesine rağmen, Adil Öksüz’ün kaçırıldığı ve birçok hain darbeci subayın bulunduğu NATO Müttefik Hava Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Merkezi Direktörü olarak Almanya Ramstain’a görevlendirilmişti.
GELECEK VAADEDİYORDU!
Akgülay, buradaki görevini takiben de Ünal’ın Hava Kuvvetleri Komutanlığı döneminde 2017 Şurası’nda tuğgeneralliğe terfi ettirilerek Merzifon Üs Komutanlığı'na atanmıştı. Akgülay 15 Temmuz öncesi aldığı yüksek sicil notları ve birden fazla yurt dışında etkin görevlerde görevlendirilmesi nedeniyle gelecek vadeden bir general olarak addediliyordu. Akgülay, 2018 Şurası’nda ise Eskişehir BHHM ve JFAC Komutanlığı görevine getirilmiş ve bütün savaş uçaklarının harekatlarının sorumluluğu kendisine verilmişti.
TERZİ'Yİ ENGELLEMEDİ
Akgülay’ın darbe gecesi Ankara ve TBMM’nin bombalanmasında kullanılan 6 savaş uçağının kalkışı ile darbeci general Semih Terzi’nin 100 personeliyle uçağının kalkışını ve uçuşları engellemek üzere pistte önleyici herhangi bir tedbir de almaması nedeniyle dikkatleri üzerine çekmişti. O gece Diyarbakır Üssünün Harekât Komutanı ve Üs Komutan Vekili olarak Akgülay’dan habersiz pilotların görevlendirilmesi, uçaklara bomba yüklenmesi ve meydanın uçuşa açılmasına imkân yoktu.
Tuğgeneral Özkan Edip Akgülay, 15 Temmuz gecesine ait hareketlerine ilişkin ‘sehven yaptım’ açıklaması getirmişti. Darbe girişimini ve o gece yaşananları “Kartal Yuvası’nın İstilası” adlı kitabında anlatan dönemin Muharip Hava Kuvvet Komutanı emekli Korgeneral Mehmet Şanver, Eskişehir BHHM’de görevli darbeci General Recep Ünal’ın “Komutanım Akgülay albayın kafası karışık, Uçaklar da rule’delermiş” demesi üzerine Akgülay’ı arayarak, “Akgülay, kafan karışıkmış arkadaş! Söyle neden karışık kafan?” diye sorduğunu ve "Sakın o uçakları kaldırma” emri verdiğini anlatmıştı.
Kaynak: https://odatv.com/hava-kuvvetlerinde-surpriz-ayrilik-11011943.html | | | Adnan Özdemir トルコ Local time: 06:50 2007に入会 ドイツ語 から トルコ語 + ... TOPIC STARTER
--Alıntı--
"Yüzbaşı Murat Eren, FETÖ kumpası Atabeyler Davası’nı anlattı: ‘Mağdur edilmedik, düşmana esir düştük’"
cumhuriyet.com.tr Yayınlanma tarihi: 9 Şubat 2019 Cumartesi, 17:24
FETÖ’nün kurgudavalarıyla yıllarca hapis yatan Yüzbaşı Murat Eren, “Bu davalardaki senaryolar farklıydı ama hepsinin yönetmeni aynıydı. Biz mağdur edildik diyemeyiz, biz bu düşmana esir düştük. Türk subayı mağ... See more --Alıntı--
"Yüzbaşı Murat Eren, FETÖ kumpası Atabeyler Davası’nı anlattı: ‘Mağdur edilmedik, düşmana esir düştük’"
cumhuriyet.com.tr Yayınlanma tarihi: 9 Şubat 2019 Cumartesi, 17:24
FETÖ’nün kurgudavalarıyla yıllarca hapis yatan Yüzbaşı Murat Eren, “Bu davalardaki senaryolar farklıydı ama hepsinin yönetmeni aynıydı. Biz mağdur edildik diyemeyiz, biz bu düşmana esir düştük. Türk subayı mağdur olmaz. Mağdur olan ailelerimiz, çocuklarımızdı” dedi.
*-*
Kumpas Mağdurları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin (Kumpas-Der) toplumsal hafızayı diri tutmak için hazırladığı Kumpas Söyleşileri’nin onuncusunda Atabeyler Davası konuşuldu. Atabeyler Kumpasını, 2006’da “Atabeyler Çetesi” soruşturması tutuklanan ilk subay Murat Eren anlattı.
13 yılda çeşitli aralıklarla 46 ay hapis yatan Eren, 2006 YAŞ’ında Kuvvet Komutanlarının ve asker üyelerin şerh koyması ve disiplin puanı yüksek olmasına karşın “disiplinsizlik” suçlamasıyla TSK’den ilişiğinin kesildiğini anlattı. Birçok pilotun “usta öğretici” konumunda gördüğü Eren, “Daha sonra hakkımda, ‘Silahlı terör örgütü kurmak veya yönetmek’, ‘Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama’, ve ‘Patlayıcı madde bulundurmak ve taşımak’ suçlamasıyla 3 ayrı dava açıldı. Davaların açılma sürecinde kumpası destekleyen FETÖ’nün yayın organları, iddianamelerde olmamasına rağmen bu davaları ‘Danıştay saldırısını azmettirme’, ‘Başbakan’a suikast’ şeklinde haber yaptı. Tüm bu haberler Genelkurmay’ın önünde sarı zarf dağıtan bir adamla basına yayıldı. O dönemin Genelkurmay Askeri Savcısı bu kişinin araştırılmasına izin vermedi ” dedi.
‘Türk subayı mağdur olmaz’
“Düşmanın kalleşi, merti olmaz” diyen Eren, “Bizler düşmanı tespit edemedik. Bunun sorumlusu da biziz. Yaşadığım bu süreci, ‘düşmana esir düşmek’ olarak değerlendiriyorum. ‘Bize haksızlık yapıldı, bizler mağdur edildik, cümlelerini kabul etmeyenlerdenim. Türk subayı hiçbir zaman mağdur olmaz. Bizler düşmana esir düştük. Mağdur edilenler ailelerimiz, çocuklarımız, yakınlarımızdı” dedi.
2000’li yıllarda bu Fethullahçı çete ile mücedele etme potansiyeli olan devlet görevlilerin bir bir kurumlardan uzaklaştırıldığına dikkat çeken Eren, “Kumpaslarla yok etmek istediler ama bizler Türk subayayız, mücadele için her zaman hazırız. Hedef olan aslında bizler değildik, kendilerine tehdit gördükleri kurumlardı. Bu davalarda senaryolar farklıydı ama yönetmenler aynıydı. Yönetmenin kim olduğunu hepimiz biliyoruz” dedi.
‘Mahkeme sağır kaldı’
FETÖ’nün bu kumpasları sadece TSK’ye değil; Milli Eğitim Bakanlığı’na, Milli İstihbarat Teşkilatı’na, Emniyet’e yapıldığını başında “milli” geçen tüm kurumların hedef gösterildiğine dikkat çekti. Eren; Atabeyler kumpasında beraber yargılandığı, sözde “beraber suikast” hazırladığı iddia edilen kişilerle cezaevinde tanıştığını, bulundurduğu “patlayıcı maddenin” ise görevi gereği devletin bizzat ona zimmetlediği maddelerin olduğunu ve bunların da iddia edildiği gibi Ankara’yı patlatacak büyüklükte şiddeti olmadığını bilirkişi raporlarıyla kanıtlansa da mahkemenin lehlerindeki her şeye sağır kaldığına dikkat çekti. Eren, “Benim odamda bulduklarını iddia ettikleri CD’de 1993 yılına ait Power Point dosyaları var. 1993’te bu program henüz yoktu bile. O yıllarda ben daha askeri okulda öğrenciydim” dedi. Aynı patlayıcıdan 2 farklı ceza aldığını ve ikisinden de ayrı ayrı hapis yattığını söyleyen Eren, bunun hukuk tarihinde neredeyse olmadığını belirtti. Eren, TSK’den ilişiği kesilerek yargılandığı için sivil cezaevinde ağır suçlularla yıllarca hapis yakması dikkat çekti. Eren, “Kafamı çevirdiğimde aynı dili konuşacağım bir kişi bile yoktu” dedi.
‘Adil yargılanmak istiyorum’
Hiçbir zaman “mağdur” kelimesini kullanmadığının altını çizen Eren, “Cezaevindeyken de onlarca devlet kurumuna ‘tekrar yargılanmak istiyorum’ diye dilekçe yazdım. Hiç kimseden torpil istemedim. Tek isteğim adil yargılanmak oldu. Yazdığım dilekçelerin hiçbirine yanıt gelmedi” dedi.
Mahkeme 28 Mart’ta
Eren, FETÖ’cülerin kendilerini çok iyi gizleyebildiklerini şu anda hala birçok kurumda “metastaz” yaparak kaldıklarına dikkat çekti. 2.5 yıl önce “yeniden yargılanma” istemiyle tahliye edilen Eren, hakkındaki 2 davadan beraat etse de diğer 2 davası için mahkeme günü verilmediği için hala sonuçlanmadı. Davalardan beraat etmediği için üniformasına yeniden kavuşamayan Eren “2.5 yıl sonra bana duruşma için geçen haftalarda gün verdiler. 2.5 yıldır yeniden ‘adil’ biçimde yargılanmak için gün bekliyordum. 28 Mart’ta duruşmam var. 13 yıl sonra ilk kez gerçek bir mahkemenin karşısına çıkacağım. Bu işi devlet yaptı, devlet çözecek. Ben sadece devletten adil yargılanma talep ediyorum” dedi.
Gün, Cumhuriyet manşetinden sonra verildi
Eren’in yeniden yargılanması için 2.5 yıldır mahkemeden gün verilmemesine Cumhuriyet sessiz kalmamış, Eren için adalet istemişti. Cumhuriyet, Eren’e kurulan kumpasın FETÖ tarafından yapıldığı kanıtlandığı halde davasının hala devam ettiğini ve mahkeme günü verilmediğini yazmıştı. 4 Kasım 2018’de gazetemizin manşetten verdiği Çağdaş Bayraktar’ın “FETÖ Hala Yakıyor” haberinden sonra Eren’e 28 Mart 2019 için mahkeme günü verilmesi dikkat çekti.
Kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1239753/Yuzbasi_Murat_Eren__FETO_kumpasi_Atabeyler_Davasi_ni_anlatti___Magdur_edilmedik__dusmana_esir_dustuk_.html
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
--Alıntı--
"Mağdur pilot adalet arıyor
FETÖ’nün kurgu davalarıyla hapis yatan Eren’in en büyük dileği üniformasına kavuşmak."
Haberleştiren: Çağdaş Bayraktar - Yayınlanma tarihi: 5 Kasım 2018 Pazartesi, 06:46
*-*
FETÖ’nün “Atabeyler Çetesi” olarak kurguladığı kumpas davasında 12 yıl önce gözaltına alınarak tutuklanan yüzbaşı Murat Eren, hakkındaki soruşturmalar nedeniyle yeniden yargılanmak için 2 yıldır mahkemeden gün bekliyor. Mahkemeden beraat edip yeniden üniformasına kavuşmak için gün sayan Eren, “Kimseden yardım ya da minnet talep etmiyorum. İstediğim tek şey iki yıldır gün verilmeyen mahkemelerde yargılamanın yeniden başlaması ve aklanıp üniformama kavuşmak” dedi.
Beraat ve yargılama
Yüzbaşı Murat Eren, 2006 yılında FETÖ kumpası ile kurgulanan “Atabeyler Çetesi” soruşturması ile kumpas davasında tutuklanan ilk subay oldu. 12 yılda çeşitli aralıklarla 46 ay hapis yatan Eren 2016 yılında tahliye edildi. 2006 YAŞ’ında Kuvvet Komutanlarının ve asker üyelerin şerh koyması ve disiplin puanı yüksek olmasına karşın “disiplinsizlik” suçlamasıyla TSK’den ilişiği kesildi. Türkiye’nin en iyi helikopter pilotları arasında gösterilen ve birçok pilotun “usta öğretici” olarak kabul ettiği Murat Eren hakkında daha sonra, “Silahlı terör örgütü kurmak veya yönetmek”, “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama” ve “Patlayıcı madde bulundurmak ve taşımak” suçlamasıyla 3 ayrı dava açıldı. Davaların açılma sürecinde kumpası destekleyen yayın organları, iddianamelerde olmamasına rağmen bu davaları “Danıştay saldırısını azmettirme”, “Başbakan’a suikast” şeklinde haber yaptı. Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen “Silahlı terör örgütü kurmak veya yönetmek, silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasından beraat eden Eren hakkında “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama” ve “Patlayıcı madde bulundurmak ve taşımak” suçlarından ise yeniden yargılanmasına karar verildi. 2 yıldır mahkeme için gün verilmezken, Murat Eren ise bir an önce yargılanıp üniformasına kavuşmak istiyor.
Benzeri olmayan tavır
Yüzbaşı Murat Eren, “Yeniden yargılama kararı ile iki sene önce cezaevinden çıkmama rağmen çeşitli gerekçelerle mahkeme günü verilmedi. FETÖ kumpası olduğu mahkeme kararları ve çeşitli devlet makamlarının hazırlattığı raporlarda açıkça belirtilirken bu davanın hâlâ devam ediyor olması bizlerin sistem dışında itilmek istendiğini göstermekte. Benim tek derdim bir an önce mahkeme günü verilmesi ve yargılanarak beraat edip kutsal üniformama kavuşmak” dedi.
Eren’in avukatı Muhammed Sarıkaya da, yargılama sürecinde kumpasları ve hukuksuzlukları belgelediklerini ancak Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin daha önce “benzerine rastlanmayan” bir kararla yargılamayı başlatmadığını anlattı. Bu durumun Murat Eren’in mağduriyetini her geçen gün artırdığını belirten Sarıkaya, “FETÖ üyeliğinden yargılanan ve adli kontrollü olarak serbest bırakılan sanık subaylar halen pilot olarak görevlerine devam ederken FETÖ kumpası olduğu kesinleşen bir davadan atılan subayın yargılamasının yapılmaması bir hukuk katliamıdır” diye konuştu.
Kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1131447/Magdur_pilot_adalet_ariyor.html
▄▄▄▄▄▄▄
▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄
ADO_YORUM: "Ülkücüdür, Sosyalisttir, Solcudur, Komünisttir, Milli Görüşçüdür"... diyerek, devlet çarkları bizim gibi insanları fişleyerek -istesek bile- devlette görev almamızı engelledi. Papağan gibi belledikleri ne olduğunu bilmedikleri "Atatürkçülük" kisvesiyle "görüşsüz bir memuriyet/kamu" yaratmaya çalıştılar... Ne oldi sonuç ey devleti yönetegelenler???
Ben söyleyeyim ne oldu; alçak örgütün biri çıktı ve her türlü dalavere ile "devletin iliklerine kadar" yerleşti. Fetullahçılardı bunlar. Herifler kazara yapılan kendi elemanlarının fişlemelerini, yurtdışı yolculuk kayıtlarını bile sildiler F-tipi örgüt olarak.
Şunu gördük: "Atatürkçülük" ayağına asan/kesen askeriyenin bir kısım rütbelileri meğer emekliliklerini bekleyen memurlarmış...
İşte bu ülkenin kaynakları milletin çocukları fişlenerek heba edildi.
Ama çok şükür; devlette görev al(a)madığım için çoook ama çokkk mutluyum.
[Edited at 2019-02-09 17:04 GMT] ▲ Collapse | | | Pages in topic: < [1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37] > | To report site rules violations or get help, contact a site moderator: You can also contact site staff by submitting a support request » UYARI: Dikkat Scam No recent translation news about トルコ. |
Anycount & Translation Office 3000 | Translation Office 3000
Translation Office 3000 is an advanced accounting tool for freelance translators and small agencies. TO3000 easily and seamlessly integrates with the business life of professional freelance translators.
More info » |
| Wordfast Pro | Translation Memory Software for Any Platform
Exclusive discount for ProZ.com users!
Save over 13% when purchasing Wordfast Pro through ProZ.com. Wordfast is the world's #1 provider of platform-independent Translation Memory software. Consistently ranked the most user-friendly and highest value
Buy now! » |
|
| | | | X Sign in to your ProZ.com account... | | | | | |